SMG uygulamalarını araştırdığımız bir diğer ülke de İngiltere’ydi. Ülkemizde çoğu kez bu konuda verilen örnekler anglosakson ülkelere yoğunlaşmıştır. Biz de İngiltere’de çalışan meslektaşımız Sayın Selçuk Avcı’ya bu konuda sorular ilettik ve aldığımız cevaplara burada yer veriyoruz.

İngiltere’de SMG uygulaması var mı?

Evet var. Ancak bu uygulamaya katılmayanlara karşı herhangi bir yaptırım söz konusu değil. Çünkü İngiltere’de SMG ye katılmayanların mesleki çalışmalarının engellenmesi diye bir durum söz konusu değil. Çünkü mimarlık yapabilmek için Architects Registration Board UK (ARBUK) üyesi olmak yeterli. Buna üye olmayan bir mimar herhangi bir şekilde mimar ünvanını kullanamaz. Yani tüketiciye ben mimarım diye açılamaz. Bu ünvanın isminin korunmasıdır. Çünkü İngiltere’de herkes mimarlık yapabilir. Başka bir deyişle bir bina tasarlayıp onun ruhsatını almak için ilgili mercilere başvurabilir. Bunun nedeni ise binanın teknik açıdan yeterli olup olmadığını saptayacak makam belediyedir. Ve eğer proje yeterli değilse reddedilir.

Bunun dışında Mimarlar Odasının adı Royal Institute of British Architects’dir. (RIBA) Mimar ünvanı kullanmak için bu odaya üyelik mecburiyeti yoktur.

Ancak bir nevi mimarlar kulübü durumunda olan RIBA kendisini yetkilendirmiş ve üyelerinden düzenlenen etkinliklere katılarak puan almalarını istemektedir. Ancak çok sayıda mimar bu kuruluşa tercihen kayıtlı değildir. Kayıtlı olmanın avantajları da tam olarak belirlenmiş değildir.

İngiltere mimarlık mesleğini yapmak için zorunlu olmayan SMG uygulaması nedir?

Bunun adına CPD denilmektedir. Continuing Professional Devellopement. Ancak eğer bir mimar ARBUK’e kayıt olduktan sonra Riba’ya uymadığı halde mesleğini yapmak isterse buna hiçbir engel yoktur. Yani etkinliklere, eğitime katılmayanların mimarlık yapma haklarının ellerinden alınması diye bir durum söz konusu değildir.

Bu zaten büyük ölçüde eğitimle ilgisi olan ve bu alanda donanımı bulunan Riba gibi bir kuruluş tarafından çoğu etkinlik ücretsiz olmak kaydıyla ve hizmet amacıyla yapılmaktadır, katılmamanın mesleğin uygulanması açısından yaptırımı yoktur.

Riba’ya üye olmak zorunlu olmadığı gibi proje onaylatma zorunluluğu da yoktur. İngiliz mimarlar odasının yetkileri sınırlıdır. Ayrıca bu eğitim etkinliklerinde imtihan söz konusu olmadığı gibi sadece denetlemeler yapar. Bu denetlemelerle ilgili kişiler Riba tarafından yetkilendirilmiştir. Riba üyesi mimarların yıl içinde 19.5 saat eğitim alması gerekir.

Riba tarafından düzenlenen eğitim etkinliklerini daha detaylı incelemek için
http://www.architecture.com/WhatsOn/CPDevents/CPDArchive.aspx adresinden RIBA tarafından düzenlenen etkinliklerin listesine ulaşılabilir. Ancak bunların mesleği uygulama ile bir ilişkisinin olmadığını bir kez daha hatırlatmak isterim.

Sonuç bir kez daha hayal kırıklığı oldu. Kendi meslek odamızın dar çevresinin, yıllardır zorluklarla boğuşan, kendisini kabul ettirmeye çalışan, meslektaşlarımıza empoze ettiği “Sürekli Mesleki Gelişme’nin hadhöt’çü pedagojisini İngiltere’de de bulamadık. Bizim, memur meslektaşlarımızı aidat nedeniyle kapıya koyduktan ve kendi üyelerini hacizle tehdit ettikten sonra, son olarak hiç alakaları olmayan proje alanına el atıp bu alanda çalışanlarımızın önüne yeni engeller çıkartan Odamızın nadide dar çevresinden ricam İngiltere’ye gitsinler ve dâhiyane fikirlerini oranın mesleki açıdan yeteri kadar gelişememiş; Zaha Hadid, Norman Foster gibi mimarlarına empoze etmeyi denesinler.

En azından biraz gülerdik.

Yılmaz Kuyumcu

Burada yeri gelmişken bir anımı anlatmak istiyorum. 1995 yılında Galip Dede caddesinde bulunan Sancak sinemasını ve onun arkasındaki sokağı satın almak istemiştik. Bu amaçla açılan ihaleye odamızdan Şener Macit ve Engin Omacan katılmıştı. Amacımız, mimarlık öğrencilerimize destek vereceğimiz bir yurt ve Sancak Sinemasından da mimarlar için bir kültür merkezi kurmaktı. Bunlarla da İstanbul’da mimarlar odası tarafından kurulacak ve batı standartlarında eğitim verecek bir mimarlık okulunun çekirdeğini oluşturmaktı. Ancak o tarihte Mimarlar Odası olarak paramız yetmemişti. Sonra aynı yeri satın alanlar her yeri yıkıp, yakıp otopark yaptılar. Bu gün İstanbul Şube’nin bütçesi çok büyük rakamlara ulaştı. Eğer maaşlardan para artıyorsa lütfen buna benzer bir proje için harcasınlar.

Konuyla ilgili diğer yazılarımız için:

SMG’ye dair örnek bir uygulama: Fransa Örneği
SMG’ye dair örnek bir uygulama: Kanada örneği
Mimdap soruyor: Fransa’da SMG uygulaması var mı?
Mimdap soruyor: ABD’de SMG uygulaması var mı?

6 Comments

  1. Yıllardır izliyorum. Türkiye’de mimari proje yapanlar uzun zamandır Mimarlar Odasının İstanbul Şubesinden dışlanmış durumdalar. Dışlananlar sadece onlar değil, memurlar, ücretli çalışanlar, yada başka alanlarda çalışanlar kendilerini ifade edemiyorlar.
    Zaman zaman bizim başımıza geldiği gibi Oda Üyeliklerimiz siliniyor aidat bahanesiyle (zaten devlet memuruyuz ve ay sonunu zor getiriyoruz). Sonuç olarak gördüğümüz durumlar çok iç açıcı değil.
    Yıllardır da sadece yönetimdekiler istediklerini yapıyorlar ve bizler de elimiz kolumuz bağlı sessiz soluksuz onları izliyoruz. İlk kez ve uzun soluklu bir şekilde kendi sesimizi duyurabildiğimiz, kendimizi hiçbir kısıtlamayla karşılaşmadan ifade edebildiğimiz bir internet sitemiz var.
    Bu site sadece mimarlar odasının her yaptığını eleştirmiyor, mimarlık kültürüne katkı bakımından da Türkiye’nin önde gelen bir kaç yayınından birisi.
    Sitenin mimarlar odasından, seçim sisteminden kaynaklanan nedenle dışlanan bir muhalif grup tarafından yayınlanıyor olması da bir gerçek. Ama odadan son yirmi otuz yılda kimler dışlanmadı ki? Oktay Bey’in, Odanın efsanevi avukatı Derviş Parlak’ın Tasarımkent rezaletine karşı takındıkları tavır dolaysıyla ne duruma düşürüldüklerini, nasıl dışlandıklarını odayla biraz ilgilenen herkes biliyor.
    Demem o ki, muhafet yapmak nasıl bir demokrasi göstergesi ise, adında “demokrasi” olan bir grubun konuşamayanların, konuşturulmayanların sesi olması da o denli demokrasi göstergesidir.
    Daha geniş kesimleri kucaklayan bir oda dileği ile hepinize mutlu yıllar dilerim.

  2. Tarık Bey,
    Siteye bakarsanız şu anki Mimarlar Odası İstanbul Şube ve Genel Merkezin ilgilendiği konulardan çok daha fazlasına (özellikle mimarlığa) yer verildiğini görebilirsiniz. Bu bakımdan site müdavimlerini, yöneticilerini tanımayan birisi olarak arkadaşları kutlarım.
    Şahsen 35 krediyi kuzu kuzu tamamlamış birisi olarak da büro tescil sorunu yaşadığımı da zannetmiyorum. Ancak bana yalan söylendi ve kandırıldım.
    Bende geçen seçimlerde koşa koşa odamız sağcıların eline geçmesin diye geldim oy kullandım. Ama Mimdap’ın bir sağ grup olduğunu söyleyebilmek için izlediğim kadarıyla kör olmak lazım.
    Size kimsenin çullanacağını da zannetmiyorum. Çünkü izlediğim kadarıyla isteyen istediğini yazabiliyor ve herhangibir sansür nezaket sınırları içinde kalındığı sürece söz konusu değil gibi gözüküyor.
    Bu yalan konusu benim canımı çok sıkıyor. Bu konunun bu kadar aleni ve Odayı küçük düşüren boyutlara ulaşması da canımı sıkıyor çünkü odamız saygınlığını yıllar içinde büyük çabalarla sağladı. Bunun bu kadar kolay harcanması doğru değil. Ama eğer sorumlu kim derseniz ben büyük ölçüde yöneticileri gösteririm. Mimdap grubundan ricam genel kurula ve seçimlere grup olarak katılmaları, birikimleriyle bir kez daha alternatif olmalarıdır. Bu sefer konuya daha vakıf olduğumu zannediyorum.

  3. Anladığım kadarıyla sitenin müdavim bir kadrosu var, hepsi üzerime gelir diye ne zamandır korkuyodum. Eleştiremiyodum.
    Ama bence, adında demokrasi kelimesini kullanan bir mimarlık yayını kendi bürosunu tescil ettirememekten başka büyük dertlere sahip mimarlardan oluşmalı.
    kaç zamandır izliyorumda sıkıldık bu smgden.
    Duyan duymuştur, yetmedi mi?
    Anlamadım bu sitenin görevi oda ne yaparsa karşımı çıkmaktır?

  4. SMG anlaşıldı ki biz de çok kaba bir şekilde algılanmış, akademik eğitimden sonra sadece odanın eğitmen olacağı şekilde kavranmış. Üstelik oda her yıl sınıf geçme notu da bulmuş kendine göre, geçtin kaldın diyecek. Ömür boyu üyesini itilip kakılan öğrenci haline sokmak bu yöntemin diğer adı, sürekli mesleki gelişim değil.

  5. bence de bu konuya duyarsızlığını sergilyen sayın yöneticiler asıl olarak kabak tadı verdi. bu yönetim erki usul-yön-yöntem itibariyle biraz “Osmanlı” dır, biraz kalın dururlar ve asla öyle eleştiriden falan tınmazlar, tecrübeleriyle sabit. kör-sağır-dilsiz olabilecekleri gibi anında herşeyi görüp her konuda konuşup ses çıkarabilirler. meziyet gibi birşey yani, eşsizler doğrusu. SMG işini eritmeye çalışıyorlar şimdi. dündü galiba, cumartesi pazar kurs düzenlemişler 12 kredi, “koooş vatandaş, krediye koş” gibi birşey bu. efendi, kendi halinde, bu tabakayla karşılaşmak istemeyen meslektaş ne yapacak, “ya uğraşmiyim, gitsin iki günüm, ama neredeyse bir yıllık kredi, sorunumu çözim” diyecek. güzel kurnazlıklar; mühim olan odanın bekası, dirliği ve düzenliği değil mi arkadaşlar. maksat “tek bir güç olalım, odamız parçalanmasın bölünmesin” sonra bu kent mücadelelerini kim yapar, kim televizyonlarda konuşur, gazetede yazar, basın açıklaması yapar. şu SGM işini de büyütmeyin canım, “ne yani Avrupa’da böyle oluyor” dediysek, yanılmışız ama bakın işte oluyor…
    saygılar ve sabırlar, iyi yıllar

  6. Bu iş artık kabak tadı verdi. Bu gidişler yakında Honduras’ta, Yukarı Volta’da, Siralanka’da, Papua Yeni Gine’de böyle bir şey olmadığını öğreneceğiz. Ama maşallahları var yöneticilerimiz dilimizdeki “sağır sultanın” bir terim değil gerçek olduğunu gösterdiler. Heyyy Sağır sultanlar aşağıdakilerden haberiniz varmı. Benim ağrıma giden Mimdap olmasaydı bir güzel hazretlerin mavallarını yutmuş olacaktık. Ne de güzel söylüyorlardı “ama Avrupa’daki gibi gelişmemiz lazım diye” Biz de ağzı açık dinliyorduk.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir