Bir dönemin ünlü mimarı, Kadıköy’de çok önemli binalarda imzası bulunan, Bağdat Caddesi denince akla projeleri gelen Melih Koray aramızdan ayrıldı.

 

Kadıköy Mimarlar Odası eski başkanı Arif Atılgan, Melih Koray’ın son dönemlere kadar yanında, onun modern mimarlık ürünleri olan apartmanlarının yıkılmaktan kurtulması, Bağdat Caddesi üzerinde olan yapılarının Koruma Kurulları tarafından tescil edilip korumaya alınması için bizzat Melih Koray’ın kendisi ile birlikte çalışanlardandı.  Arif Atılgan Koray’ın kaybı üzerine  “Kadıköy’ün, İstanbul’un, Türkiye’nin efsanesi yok artık, Mimar MELİH KORAY’ı Kaybettik.  O, binalarıyla Bağdat Caddesini CADDE, Kadıköy’ü İstanbul’un nezih semti yaptı.
Melih Koray’ın sıfatı yoktur. Ona değerini halk vermiştir. Mimarlığı unutulmayacak, eserleri okullarda incelenecektir.” dedi.

4 Comments

  1. Melih Koray’la yollarımız iki kez kesişti, birincisi 1980’lerin başında, onun eski ekip arkadaşlarıyla geçirdiğim; kendisi olmasa bile hatırası her an yanımızda olduğu dönem, ikincisi ise ölümünden bir süre önce onun binalarının, geniş balkonları, ferah mekanları, insana şurada olsam dedirten detaylarıyla değerini kazandığı ve günümüzde yerlerine yapılan balkonsuz, küçük mekanlı, inanılmaz fiyatlı, iş hanı suratlı yapılarıyla değerini yitiren Bağdat Caddesindeki gelişmelere karşı yaptığımız çalışma nedeniyleydi. Orada bir mücadele insanından çok bir İstanbul beyefendisiyle tanıştık. Saygınlığı bilgeliği, güngörmüşlüğü ile günümüzde çok aranılan bir İstanbul beyefendisi. İnce zevki, estetiği, kıyafetinden duruşuna kadar gerçek bir İstanbul’lu. Benim hayalim, Erenköy’de bence başyapıtı olan ve yıkılma tehlikesi altındaki eserinin bulunduğu yerde bir heykelinin dikilmesi, bu bizim sadece çağdaş mimarlık cahili olmadığımızı kanıtlamakla kalmayacak belki de mimarlığımız için bir dönüm noktası olacaktır. https://www.youtube.com/watch?v=h3gfvNEfvoE

  2. Hasan Kıvırcık bana yazacak şey bırakmamış. Melih Koray’ı yolcu ederken bugünkü duygulaımı yansıtan bir yazı yazdım. Mimdapa gönderdim.

  3. Yakınen tanımam üç sene kadar önceye dayanıyor Melih beyi. Daha önceden ismen bilirdim. Tanışmamız Arif Atılgan sayesinde oldu ve onun binalarını nasıl yaşatır, nasıl ileriye aktarırız meselesiyle ilgili olarak. Arif beyin çok emeği vardır bu konuda. Yılmaz Kuyumcu katıldı sonra, Arif bey, Yılmaz Kuyumcu ve Melih Koray tek tek onun yaptığı binaların başına gittiler. Yılmaz hocam yaklaşık otuz kadar Bağdat caddesi binasından bir sistem çıkarttı. Aslında üzerinde konuşacağımız yapı özelliklerine dayalı bir kimlik kartı, tasarım rehberine, “Melih Koray Mimarlığı” çalışmasına başlanır gibi oldu. Kadıköy belediyesinden yardım istendi, henüz ayakta olan binalarının koruma kurulu tarafından tescili için çaba rica edildi. Çok başarılı olunamadı ama son birbuçuk seneye kadar bu gibi vesilelerle Melih beyle sık sık görüşür olduk. Ofisimizi ziyaret etmeye başladı, konuşmalarımız; onun kahvesinin getirilmesiyle başlayan sopetlerimiz, onun tecrübe ve birikimini bize aktarışları oldu. İncelikli bir insandı, kibarlığı, beyefendiliği, yaşının verdiği ağırlığı hissetmemek mümkün değildi. Bir buçuk sene kadar önce bizi ziyaretten çıktıktan sonra sokakta düşmüş ve hastaneye kaldırılmış olduğunu duyduk. Melih bey bir süre yatmıştı. Bu kazadan iki ay kadar sonra ofisimizi bir ziyareti daha oldu, bu son ziyaretiymiş meğer, bir daha evinden dışarı çıkmadı.

    Ben iyi bir insan, iyi bir mimar tanıdım. Bugün son görevimizi yerine getirirken, Can Yücel’in mısrasını, “seke seke ben geldim…”i düşündüm. Tam bir meclis insanı, diğerkam, hoşgörülü, bilge, yaşamını doldurmuş, belli dönemlerinde dolu dolu yaşamış, üretken biriydi kaybettiğimiz.

    Hoşça kal Melih Koray…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir