Prof. Dr. Cevat Geray (AÜSBF)

Cevat Geray

Bir takım öncelikleri olan, özellikle yoksul ve orta kesimin barınma sorununa çözüm üretmeye hedeflenmiş ancak taban tabana zıt bir çalışma sürdürüyorlar.

Ödeme gücü/konut almaya dair güç büyük kesimde yoktur.

AB’de uygulamanın nasıl olduğuna bakmamız lazım. Ama şöyle de bir durum var: AB nedense ne imar, ne rantçılıkla ne de konut politikasıyla ilgili bir konuyla ilgileniyor. Oysa ki konut politikası devlet politikası olmalıdır. Özellikle de yoksul ve dar gelirlilerin ev sahibi olmasına yönelik olmalıdır.

Kamu kuruluşu olarak kurulan ancak 1984-2002 arası kamu kaynaklarını destek olarak kullanıp 1 milyona yakın konutun finansmanında önemli rol oynamıştır ama tabi tüm uygulamaları onaylanacak cinsten midir orası tartışılabilir. Burada yanlış olarak sayabileceğimiz birkaç nokta var örneğin:

• İhaleleri tanıdığı, yandaş firmalara vermiş;
• Kıyı yağması yapanları desteklemiş;
• İlk uygulamalarda ikinci konuta da destek sağlamış;
• 100 m2’yi aşan (çünkü optimum konut büyüklüğü 100 m2 kabul edilmektedir) konutlara destek vermiştir.

Bunların yanında bu dönemde (AKP dönemi) kamu kaynaklarıyla 1 milyonu aşkın konut desteklenmiştir.

Cevat Geray 2

TOKİ’nin yaklaşımı, devletin sosyal, ekonomik konulardaki ve özelleştirme dayatmalarının sonucunda bu politika iyice değişmiş, daha önceleri orta sınıflara yönelirken bugün tersine çevrilmiştir. Yani, daha çok ranta yönelik şehircilik / konut / politikaya dönüşmüştür.

Toplu konuta ilk TOKİ yasasında devlet gelirlerinin %5’inin ayrılması kararlaştırılmıştır. Ardından 1984’te donlar da devreye girmiştir. 1997 yılına gelindiğinde ise, fon gelirleri hazineye aktarılır hale gelmiştir. Fonların kaldırılmasından sonra ise yeniden devlet bütçesinden kaynak aktarılması söz konusu olmuş ve bu oran 2002 yılına kadar arttırılmıştır.
Bu dönemden sonra ise “çapraz finansman” adı altında hasılat paylaşımı / gelir paylaşımı yoluyla lüks konut ve site üretmeye girişmiştir. Ürettiği konutlar arasında dar gelirliler için ürettikleri %10 oranını geçmemektedir. Ayrıca ucuz konut üretimi adı altında 45 ile 65 m2 arasında konut takdim edilmektedir. Oysa yoksul kesimin hane halkı büyüklüğünün varsıl kesimden fazla olduğu bilinmektedir. Bu sorun mimari çözümlerle giderilebilir, konu büyüklük meselesi değildir ancak bu işi, farklı tedbirlerle çözebilir olmalıdırlar.

TOKİ, ne bir kamu kuruluşudur ne de özel bir firmadır. Devlet ya da başbakan adına icra eden bir kurumdur. Ancak öyle yetkilerle donatılmıştır ki, özellikle imar ve arsa izinleri konusunda çok yetkilidir. Denetimden de uzaktır. Ve bugün, torba yasalarla her istediğini yapabilir hale gelmiştir. Devlet içinde devlet / bakanlık gibi işleyen kurum ayrıca finans kurumu gibi yetkiler de almıştır. Örneğin mortgage uygulamasında olduğu gibi kredilendirip, ödeyemeyenlerden evleri geri alabilmektedir.

Yabancıya konuttan Karadeniz’de otele kadar hemen her şeyi yapma hakkını kendinde görmektedir. Özellikle TOKİ’nin bu uygulamaları nasıl ki denetimin ve ihale yasasının dışında tutulduysa, aynı zamanda da siyasal bir propaganda yöntemi olarak da kullanılmaya başlanmıştır. Üretilen konutlar 2007 öncesinde de, şimdi de, devlet ve kamu yönetimi anlayışına uygun değildir. Ama yaptıkları hangi iş uygundur, orası da tartışılır.

Teşekkür ederim.

2 Comments

  1. TOKİ gerçeği bu kadar yere vuruluyor vurulmasına ama sosyal konut ve seri konut üretimi noktasında ciddi açılmları da kimse söylemiyor. Ben şehri tahrip etmesi ve bu denli benzer bloklardan sıkıntılıyım. Yoksa inanılmaz fiyatlara ev üretiliyor. Bundan dah ucuzu da yok üstelik.

  2. TOKİ gerçeğini konuşmacılar gün ışığına çıkaracak argümanlar geliştirmişler. TOKİ gerçeğinin yaşam gerçeğimiz haline gelmesi veyahut devletin konut edindirme fonunun böyle bir piyasa azmanı haline glişine KARŞI bir oluşumu örgütleseler diye bekliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir