NOT: Arduvaz nedir?
Tarihi özelliği olan binaların başına bir şey geldiğinde mimarlıkla inşaatla ilgili meslek odalarının başındakilerin bazı özellikleri bilecek kadar “birikime” sahip olmaları için bazı dipnotları “meslek içi eğitim” kapsamında ve ama krediye bağlı olmaksızın da öğrenmelerinin gerekli olduğu fikriyle Haydarpaşa Garı binasının çatı kaplamasında sözü edilen “arduaz” dan not düşüyoruz. Eh, o kadar özveriye katlanıp meslek odasına yönetici oluyorsanız biraz da “mimarlık dersi” çalışarak zahmetlerinize zahmet katmanız icap edecektir. O çok önem verdiğinizi sık sık yinelediğiniz kamuyu değerli bilgilerinizle aydınlatırken hazırlıksız davranıp aydınlatayım derken karartmamanız için bu şarttır. Bilgi sonuçta, bilmiyorsan bilmiyorum diyecek (ya da bizdeki yöneticiler gibi ustaca fırsat bulursan soruya yanıt vermeden es geçecek…) sin.

Sözlük anlamıyla arduaz, çekiçle vurulduğu takdirde ince kağıt levhalara ayrılan, metamorfik kayaçlardır… Bu özelliği çatı kaplamasında ve karatahta yapımında kullanılmasını sağlamıştır. Killi toprakların basınç altında mika’ya dönüşmesi ile oluşur. Bu değişim genellikle basıncın az olduğu dağ eteklerinde gerçekleşir.

haydarpasa-121.jpg

Günümüzde arduvaz
Almanya’da 500 yıldır geleneksel çatı kaplamasında kullanılıyor. Arduvaz taşının yüzyıllar boyu çatı kaplama malzemesi olarak tercih edilmesinin sebepleri; arduvazın prestijli, uzun ömürlü, kolay uygulanabilir, solmayan renklere ve ince kesitte işlenebilmeye sahip doğal bir taş olması olarak sıralanabilir.

haydarpasa-13.jpg

Arduvazın fiziksel özelliklerinin yanı sıra kaliteli arduvaz taşı madenlerinin az bulunması, mimarların son yıllarda prestijli projelerinde cephe malzemesi olarak arduvazı tercih etmelerine sebep oluyor. Muadillerinden farklı olarak arduvaz taşı ile cephelerde üç boyutlu çalışılabiliyor.

haydarpasa-14.jpg

Arduvaz taşının kalınlığı 5-10 mm arasında değişiyor ve çivileme yöntemi ile tespit ediliyor. Arduvazın tespitinde kullanılan kanca sistemi, ihtiyaç duyulduğunda aradan bir taşın çıkartılıp değiştirilmesine imkan veriyor. Arduvazın mekanik askı yöntemi ile tespit edilmesi durumunda ise 30x60x10 mm ve 60x60x10 mm ebatlarında taşlar ile açık derz düz cepheler elde edilebiliyor. Açık derz uygulama ile yapılan bu cephelerde, tespit elemanlarını gizlemek de mümkün. Delinme esnasında taşta kırılma ve çatlama olmaması sebebiyle uygulaması son derece kolay.

haydarpasa-16.jpg

Koyu gri, kırımızı ve yeşil olmak üzere üç doğal rengi mevcut. Atık gazlara karşı korunma özelliği olan arduvaz taşının su çekme oranı %0,6’nın altında…

Geri dönmek için tıklayınız.

19 Comments

  1. SADIK ABİ EN SON HAYDARPAŞA GARINDAKİ YANGINDA ÇATIDA KULLANILAN ARDUVAZLI MEMBRANLA İLGİLİ YAZI VAR, BU YAZIDA SEN BUNU ETİ DEKİ MÜHENDİSLERE GÖSERİRSİN .STİYORLARSA YAPSINLAR…..

  2. Merak ettiğimbir konu var; Haydarpaşa Gar’ının çatısı ilk yapıldığında yani orjinalinde dikmiydi yoksa kısamıydı, yani tepedeki saatinarkasında çatı gözüküyormuydu. Çünkü bazı fotoğraflarda var, bazısında yok.
    Ben İstanbul dışında oturuyorum fakat Gar’ın yağlıboya bir tablosunu yapmak istiyorum, onun için aslına uygun olması isteyim.
    Şimdi ne durumda ve ne yapmayı planlıyorlar bilmiyorum ve üzgünüm.
    Nilgün

  3. bılerek veya bılmeyerek tarıhı bır tescıllı yapıda bu tür hadıselerın yasanmasına olasılık dahı verılemez.bız eskı yapı restorasyonnda tahtadakı cıvıyı bıle ne tıtızlıkle sokerken bır takım ınsanlar veya guruplar sanki sıfırdan ınsaa adılmıs betonarme yapıda calısıyomus gıbı rahat olurlarsa ve farklı mılletın bır eserıymıs dıye farklı ulkelerdekı bızım eserlerımızı yıkan veya yakan vandalıstlerle kendılerını esdeger tutup onlarda ulkemızdekı eserlere zarar verme zıhnıyetrıne sahıp olurlarsa ve bızlerde bırseyler yapmazsak bu haydar pasa garı gıbı nadıde eser yanan son eser olmayacaktır…
    mustafa coban
    (restorasyon teknıkerı)

  4. vurdumduymazlık, gerekli özeni bir türlü gösteremeyen bir kültür ikliminde başta sorumlu kademeler olmak üzere Haydarpaşa’nın korunamaması ve neredeyse tümüyle yanabileceği bir ağır ihmalden çatısının yanmasıyla kurtulmuş olduk. ancak o özürlü zihniyet ne yazık ki varlığını sürdürüyor.

  5. Haydarpaşa Gar’ı simge binalardandır. Tıpkı Atina’daki Parthenon gibi.Her ikisininde makus tarihinde yıkımlar, saldırılar, aymazlıklara ve ortak vandalistlere karşı koyma direnme vardır.Ne hikmetse barut deposu yapılacak başka yerler kalmamıştır.Bu eserler hiç kimsenin ve yandaşının malı değildir, tüm insanlığın ortak mirasıdır. Gelecek nesillere nasıl anlatacağız bilemiyorum.
    Saygılçarımla,
    Yılmaz Düzgüner
    Y.Mimar IDGSA-MSU

  6. yangından sonra geçen zaman içinde binanın nasıl bir zarara uğradığını henüz kapsamlı bir biçimde açıklayan olmadı. kamu kurumu niteliğinde olan inşaat, mimarlar, makine ve elektrik müh. odaları bu binanın hem teknik açıdan yangınla uğradığı zararaı raporlamalı hem tarihi binanın gerçek performanslarını ölçmelidirler. bir anlamda röleve çıkarmalı belge oluşturmalıdırlar. öyle avukat marifetiyle suç duyuruları yapmanın fazla bir anlamı yok siz zaten teknik bir odasınız, bunun için eğitilmiş üyleriniz var. yapın incelemeyi aydınlatın kamuoyunu.

  7. Haydarpaşa dün konuştuğumuz bir konuydu muhtemelen yakın gelecekte konuşmaya devam edeceğiz.
    Haydarpaşa denince bir gar binası ile bir de tren istasyonunun rayları, yan tesisleri alanı var. Daha sonra liman alanı onun mendirekleri ve deniz dolguları var. Bütün bu genel kıyı parçasının kentin değişimi ile birlikte fonksiyon değişimi gündemde. Er geç bu değişim olacak. Maharet bu değişimde rol almak, değişimi yönetmek. Toplumsal bir proje ibresini yakalamak. Şu yangın keşke olmasaydı fakat o çatı yapılır sonuç itibariyle. Haydarpaşa bölgesi için iri ve kayda değer laf üretmek, fikir ortaya koyabilmek önemli olan. Haydarpaşa yangınından sonra bu Pazar yapılan basın açıklamasını okuyorum, bir çok yüzeysel sayılacak doğru var ancak yukarıda söylediğim daha büyük fikre ait bir yaklaşım modeli yok. Bence bu eksiklik çok önemli.

  8. Haydarpaşa Garı müze olmalıdır

    HÜRRİYET – 30.11.2010 / Doğan Hızlan

    HAYDARPAŞA GARI simge binalarımızdan biriydi.

    Çoğumuzun anılarında yer almakla kalmadı, Türk edebiyatının, Türk filmlerinin birçoğunda taşradan İstanbul’a adım atışın başlangıç noktasıydı.

    Binalara anılar yüklenir, onlar yıkılmamalıdır.

    Okuduklarıma göre, bina dikkatsizlikten çıkan bir yangın sonucunda bu hale gelmiş. Ne var ki zihinlerdeki kuşkuları bu açıklamalar yeterince gidermiyor.

    Çünkü eski binaları yıkılınca, yanınca/yakılınca yerine o yapılmıyor, rölevesine göre daha sağlamı gerçekleştirilmiyor.

    İtalya’daki La Fenice Tiyatro ve Opera Binası büyük bir yangından sonra tamamen kül olmuştu, ancak yangından sonra rölevesi üzerinden yeniden inşa edilmiş ve görkemli bir törenle açılmıştı.

    İstanbul’da birçok konağın yanıp bir gün sonra otoparka çevrildiğini biliyoruz. Haydarpaşa Garı için birilerinin iştahının kabardığını da tahmin etmek zor değil.
    Bir an evvel onarılmasını beklediğim Haydarpaşa Garı’nın giriş katı tarihine, yapılış amacına ve dokusuna uygun şekilde, gar olarak kullanılmaya devam edilmeli, ancak diğer katlar İstanbul Müzesi, Kent Müzesi veya Göç Müzesi olarak düzenlensin. En başta 2010 dolayısıyla yapılamayan birçok projenin kısmi telafisi de sağlanmış olur…
    Hepimizin önleyeceği bir hususu savunmalıyız: BURASI ALIŞVERİŞ MERKEZİ YA DA OTEL YAPILMASIN!

    YIKILMAMASI için çok çabalar gösterildi, toplantılar, gösteriler düzenlendi, ama sanırım buna aldırış eden olmadı.
    O zaman, ben de bu çabayı gösterenleri destekledim.
    Haydarpaşa Garı ilk gençlik anılarım içinde epeyce yer tutuyor.
    Türk Dil Kurumu’na seçildiğimiz ilk kurultaya Mavi Tren’le gidişimizi nasıl unutabilirim.
    Edip Cansever, Turgut Uyar, Metin Eloğlu, benim kuşağımdan birçok kişi.
    Yataklı vagon serüvenlerini anımsarım.
    Kültür Bakanlığı’nda danışma kurulu üyesiyken, yoğun karlı gecelerde yataklı ile gidip gelirdim.
    Gecenin içinde yük kamyonlarının farları ateş böceği gibi bir parlayıp bir sönerdi. Tren penceresinden onları sayardım.
    Sabahın erken saatlerinde de bozkır ayazını içime çekmek hoşuma giderdi.
    Karaköy iskelesinden vapura biner, Haydarpaşa’da inerdim.
    Gar lokantalarının kendine özgü havasını, gidenler bilir.
    Çok az müdavimi vardır, her akşam bir başka müşteri gelir, birkaç kadeh içer, ondan sonra trenine biner gider.
    Cumhuriyet tarihinin cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının unutulmaz fotoğrafları, Haydarpaşa Garı’ndaki uğurlama ve karşılama karelerinden oluşur, genel çekim planı başta Atatürk olmak üzere tren penceresinden karelerdir.
    Eski akşam gazeteleri de, Ankara’dan gelen önemli siyasetçilerin Haydarpaşa’ya gelişlerinin, gidişlerinin fotoğrafları ile doludur.
    Son Saat, Gece Postası, Son Telgraf gazetelerinin başlıklarını hâlâ hatırlıyorum.
    Büyük puntolarla o zaman -şimşir harflerle- İNÖNÜ yazılırdı, altta da küçük puntoyla İstanbul’a geldi ibaresini okurdunuz.
    Anadolu’ya açılan aydınların, öğretmenlerin, yabancıların hepsinin, vagon önünde toplu fotoğrafları vardır.
    En önemlisi, İstanbul’a girişin simgesi, sembolüdür Haydarpaşa Garı. Türk filmlerinden de bildiğimiz sahnedir, gerçek hayattan da. Anadolu’dan gelen insanın İstanbul’a dair gördüğü ilk şey, Haydarpaşa Garı’nın merdivenlerinden gördükleridir.
    Anadolu’nun İstanbul’a uzanan son noktasıdır Haydarpaşa Garı.

    BİR simge bina daha yandı.
    Şimdi bu binanın onarılmasını, yeniden eski haline döndürülmesini bekliyorum.

  9. Her yorum yapan arkadaşımın görüşüne saygı duyarım.Benim şahsi kanaatim bu yangının kaza süsü verilen bir sabotaj olduğu. Belki fazla septik bulacaksınız ama beni bu düşünceye iten nedenlerim var.Öncelikle bu yer için büyük bir proje var,bu bina burada durdukça o projenin içinde sorunlar yaratacak.Buradan ihale almayı umut eden zihniyetin çıkarları böyle bir şeye cesaret eder mi diye düşünüyorum.Bu bir düşünce ,tahkikat yapılırken bu düşüncede değerlendirilmeli.ikincisi mobese görüntüleri; bir yangın bu kadar çabuk parlamaz,meğer yanmayı destekleyen malzemeler olmazsa.İnceleme icin sadece itfaiye ve emniyet araştırması yeterli olmaz,bilim adamlarından kurulmuş bir heyette bu araştırmada yer almalı .

  10. Mimar olmayan mimarlar tarafından yönetilen bir mimarlar odası, yangın güvenlik önlemleri almadan çatıda tamir yapmaya kalkan inşaatçılara çok benziyor. O kazık temeller de aslında olmayan ama mış gibi yapanlar yüzünden toplumumuza batıyor.

  11. Eyüp bey yangının söndürülmesi için helikopter itirazları sırasında yangının temellerdeki 290 kazığı yakabileceği ve binanın çökebileceği yolunda da açıklamalar yaptı. Ahşap kazık temel yanması gibi bir konu da fasıl olarak açıldı televizyonda. Kazık temel sayısı 290 değil bir kere, çatıdaki yangın nasıl suya gömülmüş temeli etkiliyor, ??? soru da soru. Bu konuşmaları aktarmamışsınız, Eyüp beyi kayırmışsınız.

  12. Bu yangın ile kim ne gibi bir fayda temin etmiştir bilemiyorum. Diyelim ki kasdi birşey yok yani sabotaj değil. Fakat bu kadar denetimsiz bu kadar tedbirsiz bir onarım anlayışı en az sabotaj kadar tehlikeli. Oysa işin sorumluları hiç o havada değiller ve hiç bir üstlerine alındıkları sorumluluk yok. Pes yani.

  13. Haydarpaşa’nın çatısı yanmış belli ki yapının diğer başka bölümleri de zarar görmüştür. Bu simge sayılan yapıya dair kamuoyunun son zamanlarda meşgul olması dışında aslında binaya gereken önem ve değerin verilmediği başka bir gerçektir. Hem kamuoyunun gündeminde hem atıl kalmaya doğru itilmiş bir yapı görünümün baş nedeni Haydarpaşa üzerinde konuşulan çeşitli projelerin bazı toplum kesimlerinde kaygı yaratmasıdır. Bu yüzden oluşan davalaşmalar, karşılıklı restleşmeler arada binanın yanmasına kadar varan idarenin binayı atıllaştırmasının nedenleridir. İdare binadan düşündüğü açılımları elede edemeyince köhneleşmesine meydan verecek bir vurdumduymazlığa girmiştir. Bu çok hatalıdır öncelikle söyelemek lazım. Ancak karşı tarafın yani Haydarpaşa’yı korumaya çalışan kesimlerin çok yaratıcı olduğu söylenemez. İşçi sendikası burası gardır gar kalmalıdır diyor mesela. Özelleştirmeci yaklaşımlara karşı Haydarpaşa gibi bir simgenin dünya başkentlerindeki başyapıtlar gibi güncellenmesine yol açacak aynı zamanda kamusal özelliğini taşıyacak öneri ve projeleri bulamıyorlar. Bu kadar hengamede cahillik, acemilik, ihmalkarlık kol geziyor. Bir Pazar günü saat 3 de yanıyor.

  14. Tam manasıyla sorumsuzluk tam manasıyla aymazlık. Yazıktır ki yazık. Şu bina nasıl korunamaz, nasıl bu kadar dikkatsiz davranılır anlamak mümkün değil. Herşeye olan bakışımız eksik. Bir tarihsel belge, abide bu kadar hoyratça kullanılıyorsa başkalarına uygarlık nutukları atmaktan vazgeçmek lazımdır.

  15. çatının yanması ve binanın büyük hasar görmesi çok kötü oldu. kaç sene bu görüntü geçmez buralardan bilinmez. gar olarak kullanılmazsa bile sanat kültür ve müze gibi kamu kullanımlı bir bağlantısı bugünden düşünülmelidir. böyle ilkel şartlarda bakımsız bırakılacağına doğru düzgün istanbul sanat merkezi ve müzesi olsun mesela.
    her türden yöneticiyi, garın sorumlulularını, o inşaat işleri cinfikirlilerini kınıyorum bu arada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir