Madrid’deki meşhur Prado Müzesi, star mimar Rafael Moneo imzalı yeni ultra-modern projesinin görüntülerini yayınladı. Tasarım, son yıllarda avangart mimarînin merkezi konumuna yükselen İspanya’nın mimarî rönesansının simgeleyicisi adeta.

Prado’da, geleneksellik ve modernlik her zaman kol kola olmuştur. Yaklaşık 200 yıl önce İspanya’nın başkenti Madrid’in Parque del Buen Retiro bölgesinde inşa edilen müze, aynı çatı altında hem kraliyet ressamı Velázquez’in kraliyet ailesini resimleyen portrelerini, hem de kraliyet ailesini en gündelik (ve çirkin) haliyle tasvir eden Francisco de Goya’yı barındırmıştı. Katolik Kilisesi, Goya’yı bu sebepten günahkâr olarak ilan etmişti.

Moneo, tasarımında manastırdaki taşları tek tek sökmüş, restore etmiş ve tekrar yerleştirmiş, ancak bu sefer üstüne minimalist bir küp yerleştirmiş. Küp, tavandan gelen günışığıyla aydınlanıyor.


17. yüzyıl eseri San Jerenimo Manastırı, mimar tarafından restore edildi


Manastırdaki Rönesans döneminden kalma heykellerden biri

Moneo’nun yapımı altı yıl süren bu projesi, acımasızca eleştirilmişti. Bütçe, öngörülenin 3,5 katından daha fazla bir toplama ulaşarak, 152 milyon avroyu buldu. Prado’nun boyutları, eklenen 4 sergi salonu, bir oditoryum, atölyeler ve arşiv odasıyla birlikte neredeyse yarı yarıya büyümüş oldu.

İspanya’nın en ünlü sanat eleştirmenlerinden Francisco Calvo Serraller ise yeni binayı savunarak, Moneo’nun, Louvre’un bahçesindeki I.M. Pei imzalı camdan piramit ya da Norman Foster’ın Londra’daki British Museum’daki çelikten ve camdan yapılma eklentisinde olduğu gibi, “önemli binaların yapımında trendlere bağlı kalma” hatasına düşmediğini belirtiyor. Serraller, ayrıca, Moneo’nun, avangart tasarımı tercih ederek, en doğru çözümü bulduğunu söylüyor.

Moneo, Pritzker Ödülü’nü alan tek İspanyol mimar. Mimar, Franco’nun diktatörlüğü dönemindeki katı İspanyol mimarî anlayışı yıkan isimdi.


Rafael Moneo, 18 metrelik çatı penceresinin altında

Geliştirdiği projeler, başlangıçta pek ilgi çeken işler değildi. Madrid’in ana bulvarı Paseo de la Castellana’ya pas renginde bir banka binası inşa etmişti. Gene de, İspanyol mimarîsinin rönesansını müjdeleyen de, 1972 tarihinde yapımı tamamlanan bu bina olmuştu.

Bugün, şehirler kendi binalarına ve meydanlarına sahip olmakla övünüyorlar. Geçtiğimiz yıllarla birlikte, İspanya da kendi ünlü mimarlarını yetiştirmenin yanı sıra, uluslar arası star mimarları da kendine çekmeyi başardı. Çoğu Moneo’nun öğrencisi olan genç İspanyol mimarlar, eşsiz mimarî biçimlere imza atarken, dışarıdan gelen ünlü mimarlar da İspanya’nın yeniden inşasında önemli yol oynadı.

İspanya, 1986 yılındaki Avrupa Birliği iyeliğinden beri 100 milyar avroluk yardım aldı. Bu paraların çoğu da, otoyol ve havaalanı gibi büyük altyapı projeleri için harcandı. Madrid’in Uluslararası Barajas Havaalanı’ndaki Terminal 4, bunlardan biriydi. Terminal, İngiliz mimar Richard Rogers tarafından, İspanyol mimar Antonio Lamela’nın desteğiyle tasarlanmıştı.


Barajas, Terminal 4

İspanya, ayrıca Olimpiyat Oyunları gibi önemli etkinliklere de ev sahipliği yaptı. Özellikle 1992’deki Olimpiyatlar nedeniyle büyük bir inşaat patlaması yaşandı. Bu patlama, sadece büyük şehirlerde değil, İspanya’nın kendi vergi gelirlerini ne yönde harcayabileceği konusunda inisiyatif sahibi olan tüm bölgelerinde görüldü.

Valencia, 1980’li yıllardan itibaren yaptığı atılımla, “sanatın ve bilimin şehri” olarak tanınmaya başladı. Calatrava, bölgesel yönetimin ısrarlarıyla pek çok kez projenin değiştirilmiş olmasına rağmen, burada yaptığı tasarımı geçtiğimiz sene bitirdi.

Calatrava, denizin yakınlarındaki bir nehir yatağını kurutarak buraya dört tane parlak beyaz devasa bina dikti. Şu an dünyaca ünlü olan Valencialı mimar, betonu ve çeliği bir heykeltıraş ustalığıyla kullanarak, doğadan esinlendiği biçimleri mimarî anlayışına yedirdi.


Valencia’daki Calatrava imzalı müze

56 yaşındaki Calatrava, şehrine planetaryum şeklinde yeni bir kültürel altyapı kazandırmakla kalmadı, ayrıca doğal bilimler müzesi, gezinti alanları ve konser salonu da hediye etmiş oldu. Gaudí’den esinlenen mimarî anlayışı öylesine beğenildi ki, Kuzey Amerika’dan ve Avrupa’dan pek çok şehir, mimara köprü, tren istasyonu ya da havaalanı tasarlatmak için kuyruğa girdi.

Bask bölgesi, 1990’lı yılların başında Bilbao’da Guggenheim Müzesi’nin yapılması kararını aldı. Plancılar, modası geçmiş sanayi kentine yeni bir mimarî yaratı anlayışı kazandırmak amacıyla, uluslararası bir yarışma açtılar.

Sonuçta ortaya Frank Gehry’nin çelik, taş ve titanyum kullanarak yaptığı, Nervión Nehri kıyısındaki başyapıtı çıktı.


Guggenheim

Bu sene, Mies van der Rohe Ödülü jüri üyeleri, İspanya’nın kuzeyindeki Léon’dan değerli bir binaya ödül verdi. Avrupa Birliği sınırları dâhilindeki en güzel binalardan bir tanesi olan bu yapı, şehrin varoşlarında, apartman bloklarının arasında bulunuyor.

Genç mimarlar için bir cennet

Bu bina, Léon’un Güncel Sanatlar Müzesi. Tasarımcıları, ikisi de 48 yaşında olan, Emilio Tuñón ve Luis Mansilla; her ikisi de Moneo’nun öğrencisi. Tuñón, “geleceğe dair bir senaryo inşa etmek istediklerini” söylüyor. Yeni evli çiftler, yöredeki katedraldense, bu renkli müzenin önünde fotoğraf çektirmeyi yeğliyor.


Léon’daki Mansilla ve Tunon imzalı Güncel Sanat Müzesi

İspanya, genç mimarlar için adeta bir cennet. Yeni mezun mimarlar dahi, pek çok yarışmada şanslarını deneyerek becerilerini sınayabiliyor ve diğer star mimarlarla yarışacak projeler ortaya çıkartmayı başarabiliyor. İspanya’da, en yenilikçi fikirler dahi gerçekleştirilebilecek bir proje olarak görülebiliyor.

Yeni Prado Müzesi’ne dönecek olursak: İspanyol mimarîsinin bu yeni hareketinin babası, takipçilerine izleyecekleri yolu bir kere daha gösteriyor. Günde beş kere konumunu değiştiren altı kanatlı kapı dahi, tek başına bir sanat eseri. Sergi, daha kapıdan girer girmez başlıyor.

Kaynak: Spiegel Online
Çeviri: mimdap

4 Comments

  1. çok büyük ve mükemmel bir beceri ile tasarlanır ancak böyle bir tasarım süper olmuş

  2. bize de aynı yöntem, biz dede aynı heyecan ve bizde de başarılı sonuçlar,… olamaz mı?

  3. çok çekici yapılar. ilgi çekmeyi çok iyi beceriyorlar. her mimarım bakması incelemesi gerekenkonular bunlar

  4. Muazzam bir panorama ve sadece genç mimarlar için değil deneyimli mimarlar için de müthiş bir deneyim. İspanya’daki mimari hareketlenme yenilikçi fikirlerle tasarım fitilini ateşlemiş bulunuyor. Bu mimarlık havasının İspanya’da kabul bulması biraz da yönetici sınıfların kültür ve hoş görüsüyle ilgili. Bizde bu husus da çok eksik. Yeni fikirlere kapalı ortam mimarlığı da doğal olarak boğuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir