İstanbul, 12,5 milyona yaklaşan nüfusuyla gerek Türkiye’de gerekse dünyada önemli bir konuma sahiptir. Coğrafyası ve tarihi ile özgün bir konuma sahip olan ve yıllardır kentsel gelişmesini plansız bir ortamda devam ettiren bu kentin, deprem tehdidini dikkate alan ve ekolojik değerlerini koruyarak sürdürülebilir yapıya kavuşturulmasının gerekliliği hem akademik çevrede hem de yönetimlerce uzun zamandan beri dile getirilmekteydi.

Bu çerçevede kurulan ve İstanbul’un planlama çalışmasından sorumlu tutulan İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) yaklaşık 1,5 yıllık bir çalışmanın sonucunda 1/100 000 İstanbul Çevre Düzeni Planını oluşturmuştur.

Ancak İstanbul için hazırlanan bu planın hazırlanış şekli önemli tartışmalara da konu olurken, bu tartışmalardan geriye “kimin hangi sorumlulukları alarak, çalışmalara ne şekilde katıldığı ve çalışmaların ne derecede bilimsel verilere dayandırılarak hazırlandığı” soruları akıllarda kalmıştır.

Archidek dergisi de bu kapsamdan yola çıkarak, hem planın hazırlanma aşamasına doğrudan yada dolaylı olarak katılmış olan çeşitli akademisyenlere hem de planın hazırlayıcısı İMP’ye, İstanbul Çevre Düzeni planının hazırlanışı ve kentin önemli bir sorunu olan ulaşım konusunun planlarda nasıl ele alındığıyla ilgili 38 soru sorarak planın tartışılmasını sağlamaya çalışmıştır.

Archidek ve Mimdap olarak bu çalışma ile söyleyebileceğimiz son sözler şu şekildedir:

1.İMP model olarak Planlama alanında İstanbul için bir artı adımdır. Geliştirilmek
üzere desteklenmelidir.

2.Bu modelin geliştirilmesi için

Planlama kuruluşu olarak bir yasal statüsü ve kısmi özerkliği olmalıdır. Bunlar yasal güvence altına alınmalıdır. Bunun için kentle ilgili politik kararları verecek geniş katılımlı bir meclisi olmalıdır. Bu meclis planla ilgili genel politik kararları almalı, şefaflığı, bilgilendirmeyi ve en önemlisi katılımı sağlamalıdır. Siyaset, üniversiteler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri… bu kapsamda ve teknik büro yerine politikaları belirleyecek politik yapıda yerlerini almalıdır. Siyasi partiler, imar politikaları oluşturmalı ve bunları toplumla yapılan bir sözleşme olarak yayınlamalı, seçimlerde oy verenler neye oy verdiklerini bilmelidirler. Bu meclis denetiminde çalışacak bir teknik bürosu olmalı, mecliste tartışılarak alınan politik kararlar bu büro vasıtasıyla uygulamaya konulmalıdır. Uygulama mesleki ayrıcalıklar yaratacak döner sermaye ya da kurum Şirketi şeklinde olmamalıdır; yapanın, denetleyenin, işi verenin mutlak surette ayrıştığı ve birbirini denetleyebildiği bir ortamda gerçekleşmeli, meslekler mutlaka ön plana çıkartılmalıdır.

3.Tüm planlama yetkileri (planlamanın da genel mantığına uyacak şekilde) bu kurumun elinde toplanmalı, farklı kuruluşların zaman zaman birbiriyle çelişen kararlar da üretebildiği, kenti ve çevreyi olumsuz etkileyen planlama ortamları artık bitmelidir.

Yukarıda ana hatlarını çıkardığımız tartışma metninin tamamına ulaşmak için lütfen tıklayınız

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir