Yingksiu depremi bize neyi hatırlatıyor? - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Yingksiu depremi bize neyi hatırlatıyor?
Share 23 Haziran 2008

Bu kasabada 10 bin kişi yaşıyordu. 8 bin kişi birkaç saniyede yok oldu. Çin, depremde yaşamını yitirenler için 3 günlük yas ilan etti. Depremin merkez üssü Yingksiu Kasabası’nın haritadan tamamen silindiği anlaşıldı. İşte depremin merkez üssü.

12 Mayıs 2008 günü meydana gelen depremin merkez üssü Yingksiu.

Doğal Afet, Çin Ulusal Sismoloji Merkezi, Sichuan Eyaleti’nde geçen 12 Mayıs’ta meydana gelen 7.9’lik depremin büyüklüğünü Richter ölçeğine göre 8 olarak açıklarken, ölenlerin sayısı resmi rakamlara göre 32 bin 477’ye yükseldi. Depremde yaralananların sayısının da 220 bin olduğu açıklandı. Geçtiğimiz günlerde Çin resmi makamları, ölü sayısının 50 bini bulabileceğini açıklamıştı. Depremde 5 milyon kişi de evsiz kaldı.

yeryuzunden-silinen-kasaba-3_b.jpg

Çin’de 50 bin kadar kişinin hayatına mal olan 7.9 büyüklüğündeki deprem gününe kadar, Yingksiu kasabasında 10 bin kişi yaşıyordu. Geçen hafta kasaba haritadan silindi.

Çünkü Yingksiu depremin merkez üssünün tam üzerindeydi. Birkaç saniyede taş üstünde taş kalmadı. Kasabadan geçen nehrin üzerindeki köprü de o ilk sarsıntıyla yerle bir oldu. Binalar çöktü. Ayakta kalan bir şey olmadı. 8 bin kişi birkaç saniyede yok oldu.

Geriye kalan 2 bin kadar Yingksiulu’nun da hayatı o birkaç saniyede evleri ve sevdikleriyle birlikte yok oldu. Sonra hepsi yollara düştü. Bölge tahliye edildi. Geride, büyük depremin merkez üssü olan kasabadan sadece bir yığın enkaz kaldı. Ve artık haritalardan da adı siliniyor.

Yürek burkan olay
Çin’deki deprem nedeniyle 6 gün boyunca beton blokun altında yaşam mücadelesi veren talihsiz depremzedelerin son anları saniye saniye görüntülendi. Sichuan eyaletinde 12 Mayıs Pazartesi günü meydana gelen 7.9 büyüklüğündeki depremin ardından meydana gelen mucizevi kurtuluş hikayelerinin trajediye dönüşmesi bütün ülkeyi yasa boğdu.

yeryuzunden-silinen-kasaba-22_b.jpg

yeryuzunden-silinen-kasaba-27_b.jpg

Kurtarma ekiplerinin depremin en çok yıkıma neden olduğu yerleşim birimlerinden Beichuan’da enkaz altında kalan 26 yaşındaki Chen Jian’a ulaştığını haber alan depremzedeler, Chen’in kurtarıldıktan hemen sonra enkaz üstünde hayatını kaybettiğini öğrenince sevinçleri kursaklarında kaldı.Yüzü koyun bir şekilde enkaz altında 6 gün boyunca direnen Chen, yapılan bütün müdahalelere rağmen enkazdan çıkarıldıktan sonra yaşamını yitirdi.

Merkez üssü
Çin’de meydana gelen 8’lik depremin merkez üssü Çengdu şehri olarak belirlendi. Oysa tam üssü Yingksiu kasabasıydı.

Depremden önce 10 bin kişinin yaşadığı yerden 2 bin kişi sağ çıktı. Tam 8 bin kişi koca kayaların ve taş parçalarının arasında kaldı.

yeryuzunden-silinen-kasaba-9_b.jpg

yeryuzunden-silinen-kasaba-15_b.jpg

Özellikle bu koca kaya kütlesi görenleri dehşete düşürdü. Kayanın altında kalan otomobil kağıt gibi dümdüz olmuş. İçinde insan olup olmadığı da bilinmiyor. Bilinen tek şey var. Yingksiu kasabasında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayaçcak.

Deprem sırasında yaşanan yıkımın boyutunu gözler önüne seriyor. Bir de dakikalarca süren korkunç sarsıntı sırasını hayal edin. Oradakilerin yaşadığı psikolojik travmayı hayal edin. Hayatta kalanların yaşadıkları korku ve acıyı tarif imkansız.

yeryuzunden-silinen-kasaba-35_b.jpg

Haritadan silinen kasabaya sanki atom bombası düşmüş. Burası bir daha ayağa kalkar mı bilinmez ama insanların artık olmadığı bir gerçek.

Dünyayı şok eden deprem
Dünyayı şok eden ve bir kasabayı nerdeyse tümüyle haritadan silen deprem yaşanan acının yine yaşandığı yerde ağır olduğunu, geri kalmış ülkelerin yapım sistemlerinin kurbanı olan insanların durumunu ortaya serdi.

yeryuzunden-silinen-kasaba-8_b.jpg

Acı her yerde acıydı ve binlerce kişinin bir anda yok olması derin bir iz bıraktı.

1999 yılında merkez üssü Gölcük olan 7,4 şiddetindeki depremde resmi rakamlara göre 20 bin kişi, ama gerçekte bunun iki katı kadar olan insanımız yitip gitmişti. O gün yapılan açıklamalara göre beklenen Marmara depreminin 30 yıl içinde gerçekleşme ihtimali % 60 kadardı. Söz konusu otuz yılın on yıl daha tüketilmiş ve ihtimal herhalde %80 lere gelmiş görünmektedir.

Bizde durum farklı mı?
Bu konumdayken halen depremde fay uzun mu kırılır, kısa mı kırılır, 7 den büyük mü olur küçük mü tartışmalara devam edildiğini görüyoruz. Oysa ülkemizde 6.5 ve üstünde şiddetteki depremlerin ne kadar yıkıcı olabileceği, risklerle dolu başta İstanbul olmak üzere bütün kentlerimizin kırılgan dayanımsız konut stoğunun olası depremlerde insanlara mezar olacağı bilinirken önlemleri arttırmak yerine “depremin cinsini” tartışmaya devam etmek traji komik sayılmalıdır.

Diğer taraftan bütün ülkede afetlere karşı riskler taşıyan bir fizik çevreye sahip olduğumuz bilinirken elde var olan 1999 depreminden sonra kurulan “Deprem Konseyi” bilindiği gibi 2007 de lav edilmişti. Yerine daha etkin bir kurul oluşturulacağı söylenmiş olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir girişimin olmaması, güncel siyasetin alışık olduğumuz bir ‘unutkanlığı’ gibi görülmelidir.

Bugün Türkiye’de deprem tehlikesi güncelimizi ne kadar işgal ediyor, ne derece önem taşıyor dersek oldukça gerilerde kaldığını sıralamaya giremediğini fark ederiz. Ne yazık ki bu gerçek risklere karşı önlemler almayı, kamu kaynaklarını bu yolda kullanmayı, fiziki çevreyi yeniden düzenlememizi ve yapmamızı önlemektedir.
Unutmak ve unutturmak, tehlikeyi uzaklaştırmıyor. İşin kötüsü yaşadığımız coğrafyanın doğal gerçeği kendisini bize bir gün apansız hissettiriyor ve o gün “kendi acımızla” baş başa kalmak, çaresiz duruma düşmek, canlarımızı yitirmekle yüzleşiyoruz.

Hafıza beşer ve şaşar
Çin’deki Yingksiu depremi bir defa daha ders olabilir mi acaba? Aynı kolon kiriş, zayıf donatılı yapılar, kötü yer seçimi, önlem alınmamış yapılar, üstünde olunan fayı görmezden gelen anlayış…

115.jpg

yeryuzunden-silinen-kasaba-19_b.jpg

93.jpg

Bu resimlere bakınca bizdeki Adapazarı, Gölcük, Yalova ve Düzce’nin 1999 yılı görüntüleri arasındaki ne çok benzerlik olduğunu görüyoruz. Yıkım her yerde yıkım.Unutunca, yok sayınca afetler önlenebiliyor sanki.

Fark etmeyince, “ne olacak canım” dendiğinde can kayıpları durdurulabiliyor sanki. Deprem tehlikesinden bahsedince “hııı, ülkeyi -bölgeyi kötüleme, turizmi baltalama” ya da “depremden konuşanlar rant projesini savunuyorlar” diyenler olası depremi önleyebilecekler sanki.

Güllük gülüstanlık, inşallahlı maşallahlı sözlerle gerçeklikler örtülebilirmiş gibi.

Bir daha aynı şekilde aynı felaketi yaşamamak için ne yapmak gerekir? Dünün unutulmuş görevleri ile birlikte üstümüze düşen sorumluluklar hatırlanabilir mi acaba?

mimdap

6 Yorum
  1. Depremden sonra yapılması gereken batıdaki imar sistemini Türkiye’ye getirip sorumlulukları yeniden saptamaktı. bu yopılmadı. Bunun yerine sorumluluğu iyice belirsizleştiren yapı denetim sistemi getirildi. Sonuçta bu gün birçok yapı denetim şirketi “görev ihmali” nedeniyle sorumlu durumdalar.
    Batının imar sisteminin iki temeli var: telif hakkı ve sigorta. Telif hakkı mimarı yapının uygulanması konusunda ve malsahibi adına tam yetkili ve sorumlu kılıyor. Birde bu sorumluluk son derece somut bir şekilde ve yirmi yıl için sigortalanıyor. Yani mimar hata yaparsa bunun bedelini sigorta ödüyor -onun için de projeler sigortalanmadan son derece titiz bir şekilde kontrol ediliyor- buna karşılık sigorta primi yükseleceği için mimar kendiliğinden bir daha proje yapamaz duruma geliyor. Sistem bu. Sorumluluk arttığı oranda da mimarın aldığı ücret artıyor. Çalışma şartları iyileşiyor.
    Bu sistemin güvenceleri çok. Meslek ciddiyeti büyük. getirdiği sorumluluk ve kalite ortada.
    Avrupa topluluğuna girmeye çalışıyoruz ama garip bir şekilde.

    Yılmaz Kuyumcu | 23 Haziran 2008

  2. depremden ders almayan bir sistem içindeyiz. kimse alınmasın ama mühendisliğinden planmlamaya ve tabi mimarlığa kadar merkezi yönetime ve yasal düzene göz ucuyla bakan meslek örgütlerininde kendi başlarına bir alternatif getirmeleri söz konusu olamazdı. gele gele bir yapı denetim kurumlaşması geldi, onun da eksiklikleri ortada. ülkenin bir bölümünde uygulanmıyor. deprem bir bölgede olur başka bölgede olmazmış gibi. mimar ve mühendis yapı sigorta sistemi ile desteklenmiyor. meslek sigortası yok. toplumda kalite talebi bir türlü doğamıyor, eksik gelirden, sefaletten. sonuçlar bu yüzden ortada. riskleri görmezlikten gelen, şükürcü, olmaz birşeyci bir toplumsal yapı. ben umutsuzlardanım. 99 17 Ağustosunu ve çekilen acıları unutmadım. o acılar bile bu köneleşmiş düzeni, mantık yapısını yerinden sökemedi. ne demek gerekir bilemiyorum. kalbimizin en yaralı yerine parmak basmış, birkez daha düşünmememizi istiyorsunuz. faydası olur umarım.
    saygılar

    nazif erkmen | 23 Haziran 2008

  3. bizim depremimiz daha derinde bence. görseller bile hafızamızı canlandırmıyor. toplumsal bir alzaymır içindeyiz. sürekli bunama hali de diyebiliriz. bizi hiç bir deprem uyandırmaz bence. nazif beyin umutsuzluğunu anlıyorum. evet öyle ne yazık ki.

    Deniz Paçacı | 24 Haziran 2008

  4. Siz ne diyorsunuz yok projeymiş yok sorumlulukmuş.
    “HAbersiz imza” rezaletini ne çabuk unuttunuz.
    Ben yukarıdaki deprem fotoğraflarını “habersiz imza” diye bir kavramı mimarlık jargonumuza kazandıran Mimarlar Odası İstanbul Şube başkanına ve onun ardından giden binsekizyüz meslektaşıma ithaf ediyorum.
    İmza sahterarlığını “habersiz imza” diye hafiflet mukabilinde sus payı gibi binan olsun. Gerçek bedeli mi soruyorsunuz? Yukarıdaki resimlere bir daha bakınız.

    Mustafa Mutlu | 24 Haziran 2008

  5. Bakın bugünkü haberlerde yazılan haberler bile bana göre çok çarpıcı. “Ünlü profesörün deprem isyanı… ” (https://www.mimdap.org/w/?p=8305)
    Daha da ilginç olanı “İşte en riskli mahalleler ” haberi. (https://www.mimdap.org/w/?p=8283)
    Bina hasargörebilirlik riskleri açısından Bağcılar, Ümraniye, Küçükçekmece… mahalleleri.
    Yoğunluk açısından, Beyazıt, Beyoğlu, Eminönü, Fatih ilçeleri mahalleri.
    İkinci grupta anılanlar tarihi sit alanları içindeki bölgelerdir ve bu araştırmaya göre en çok kayıpları yaşayacak bölgeler.
    İstanbul için şu ana kadar vatandaşın kendi imkanlarıyla yaptıkları dışında konut alanlarında herhangi bir risk azaltma, depreme karşı dayanımı arttırıcı çalışma yoktur. Hatta yeni yapılmakta olan yapıları dışarda tutarsak (onların yeni deprem mevzuatına uygun olduğunu kabul ederek…) mevcut stok bundan on yıl önceye göre daha kötü bir durumdadır. Bu çok önemli KAMUSAL meseleyi özellikle dert edinmiş resmi veya sivil kurum yoktur. ‘Rant projeleri’, ‘imar planları’ ile uğraşan meslek birimleri açısından bu KAMUSAL problem işlenmeye, önlem alma çalışmaları yürütmeye değmez konulardır. Durumu tahli eden sözler ve bildirilerden başka hiç bir ‘ciddi’ girişim de yoktur. Hatta örnek olarak tarihi bölgelerde “deprem tehlikesinden” söz etmek bile söylemden çıkarılmış, buralardaki sürmekte olan düzenleme çalışma ve projelerine kerhen desetk olacakları düşüncesi ile anılmaya bile değer görülmemektedir.
    Oysa bu kentin dokusunun bir gerçeği vardır, deprem ise coğrafi-bilimsel-nesnel bir olgu olarak karşımızda durmaktadır. Sorunları kavramak ve çözüm yolları üretmek yerine İttihatçı kafası ile ‘politikalara’ uymayan gerçekleri yok saymak, görmezden gelmek başka tür bir ülke geleneği ve ‘gerçekliği’ olarak karşımıza çıkmaktadır.
    Çin’de yaşananlar umarım bir uyanmanın, aslında 99 dan beri bize fırsat tanımış olan beklenen deprem için kolları sıvamanın bir başlangıcı olur.
    Öyle umud ederim…
    Saygılarımla, Hasan Kıvırcık

    Hasan Kıvırcık | 30 Haziran 2008

  6. tamamen bizde yaşanan 1999 depremini hatırlatıyor. sanki yalova sanki gölcük gibi her taraf onu hatırlatıyor. bir de olursa bir deprem daha aşağı yukarı ortaya çıkabilecek aynı görüntüleri hatırlatıyor. malesef doğru dürüst hiç bir önlem alınmıyor.

    tuncay sarp | 28 Mart 2009


Yorum yazmak için


  Projenin temel amacı, şehir idaresi, kamusal sosyal eylem merkezi ve yerel polis karakolu da dahil olmak üzere çeşitli işlevleri tek bir binada birleştirerek Etterbeek yönetiminin kimliğini yeniden tanımlamaktı. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org