Sabahın erken saatleri: Yağmur sağanak halinde yağıyor, havayı neredeyse buz kesmiş. Evimden çıkıyorum, her zamanki gibi Bakırköy’den deniz otobüsüne binerek Kadıköy’e geçeceğim. Elimde şemsiye, yürüyorum.

Sahil yoluna ulaşınca sürpriz beni vuruveriyor: Yıllardır orada duran, her ne kadar çirkin bir görüntü oluşturduğu kesinse de en azından karşıdan karşıya geçmeye olanak tanıyan, üstü kapalı üst geçidin üstünde yeller esiyor! Belediye, bir gecede kaldırıvermiş üst geçidin üstünü de, haberim yokmuş…

Bunun “aklıevvel” bir önlem olduğu kesin. Zira o üst geçitteki kopya film satıcıları, patlamış mısırcılar, posterciler, tinerciler, oldum olası rahatsızlık veriyordu Bakırköy Belediyesi’ne. Ancak bir gün olsun orada herhangi bir teftiş yapıldığını, neredeyse sektör halini almış Bakırköy üst geçit piyasasına engel olunmaya çalışıldığını görmüş değildim. Söylentiler de ayyuka çıkmıştı: Üst geçit iki belediye arasında kalıyormuş da, mevzuata göre kimse oraya müdahale edemiyormuş, o yüzden her isteyen orada dükkânını açıyormuş vs vs…

Gerçek nedir tam olarak bilemiyorum, tek bildiğim, üst geçidimizin üstünün artık olmadığı. Yerinde saçma demir iskelet duruyor, Bakırköy sahili canlı ve yaşayan bir güncel sanat enstalâsyonu gibi dikiliyor İstanbul’un batı yakasında. Bir de Avrupa Kültür Başkentliği için pek bir şey yapmamakla eleştiriliyoruz, değil mi?

Neyse, başlıyorum üst geçide tırmanmaya. Ancak pek tabiî ki de bu üst geçit üstü açık olarak tasarlanmamış, yani su giderleri yerleştirilmemiş, zemine ona göre eğim verilmemiş. Dolayısıyla, yerde yaklaşık 7-8 santimlik bir su birikintisi var.

Anlayacağınız, “Tercih yapacaksınız” diyor belediye: Ya üst geçitten geçip paçaları ıslatırsınız, ya da alttaki yoldan koştura koştura geçip ölümü göze alırsınız.

Ben ilkini tercih ediyorum, paçalarımı sıyırıp çorabıma kaçan her su damlası için küfür ede ede geçiyorum dev su birikintilerinin içinden.

Sonra biraz da diğer geçenleri çekeyim diyorum. Bir teyze, “Çek çek! İşte memleketimden insan manzaraları!” diyor. Bu manzara Nazım Hikmet’ten çok, Aziz Nesin’i getiriyor akıllara oysaki…

Bakırköy Belediyesi’nin muhteşem icraatını izlediniz. Sosyal yapı için büyük sorun teşkil eden ve toplumdan bir an önce dışlanması gereken tinerciye, sokak satıcısına, patlamış mısırcıya önlem almak isteyen belediye varsa, Bakırköy Belediyesi’nden feyzalma yoluna gidebilir.

Yazın da güzel olur hani. Böyle, efil efil…

Yazı ve fotoğraflar: Serkan Mutlu

3 Comments

  1. Bakirkoy’de ki ustgecit gercekten sagli sollu saticilariyla rahatsiz ediciydi ama bunun cozumu bu mu olmaliydi? Cok komik ama gulmek gulmek nereye kadar cok uzuluyorum memleketimizin haline? O seyyar saticilara da yazik insanlara da yazik yani. Bence biran once belediyeye fikirler goturulmeli ve de yeni zihniyetli yaratici mimarlarimiz ile Istanbulumuzu guzellestirmeliyiz.

  2. Bakırköy ve bütün sahil yolu, terminal noktaları hep çift şerit ve yoğun akan trafiğin gerisinde. Mutlaka o engel atlanmak zorunda. Üst geçit zaten genel olarak itici birşey. Ama üstü kapalı birşeyin üstü açılınca zeminde ya yapım sırasında ya da yapımdan sonra yaşanan seğimden meydana gelen çukurlaşma yürümeyei imkansız kılan göllenmeyi yaratmış.
    Kamusal alanlardaki bu tür sıkıntıları ele aldığınız gözlem bölümü aslında ufak ölçekte olsa da içinde yaşadığımız fiziki çevrenin aksaklıklarını görülür hal getirdiği için bizler için çok önemli.
    Ellerinize sağlık.

  3. bakırkoy sadece bu gecıtle meshur degıl.Bakırkoyun otobus durakları ıle denıs otobusu ıskelesı arasında devasa uzun bır yol katetmenız gerekıyor.Yanı denız ulasımı ıle kara ulasımı bırlesememıs bır turlu.Bır aktarma otobusu olabılırdı sanıyorum.Ya bu guzelım ıstanbulda ulasımı zorlastırmak zorundamıyız bu kadar?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir