Barselona eski Belediye Başkanı Joan Clos ile Söyleşi: Barselona'da Dönüşüm - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Barselona eski Belediye Başkanı Joan Clos ile Söyleşi: Barselona’da Dönüşüm
Share 17 Mayıs 2010

Söyleşiyi yapan: Seval KALKAN

Ankara’da İspanya Büyükelçisi olarak görev yapan, Barselona eski Belediye Başkanı Joan Clos i Matheu ile Barselona örneği üzerinden kentsel dönüşüm dinamiklerini sorgulayan bir söyleşi gerçekleştirdik.

joan-clos-1

• “Barselona’nın Efsanevi Belediye Başkanı” olarak tanınıyorsunuz. Barselona’daki büyük dönüşüm ve yenilemelerin lideri olduğunuzu da biliyoruz. Geriye baktığınızda, sizin belediye bakanlığınız öncesi ve sonrası hakkında neler düşünüyorsunuz?

Öncelikle belirtmeliyim ki, Barselona’daki dönüşüm, sadece tek bir belediye başkanının çabasıyla değil, bir neslin mutlu başarısıyla gerçekleşmiştir. Çünkü 1979’da ilk demokratik seçimlerde, Franco Rejimi’nden bugüne kadar, aynı grup kentin yönetimini sürdürmüştür. Yani biz 31 yıldan beri oradayız. Ve bu 31 yıl süresince, programın temellerini politikalarımızla az ya da çok belirleyebildik. Bu da demek oluyor ki, biz kenti, kolektif bir çabayla gerçekleştirdik.

Ve benim belediye başkanlığı dönemim, yani 1996 ile 2005 yılları arasında yaklaşık 10 yıllık bir süre, kentin yapısındaki büyük dönüşümlerle özdeşleştirilen Olimpiyatlar sonrası dönemdi. Kıyıya doğru köşegen şeklindeki alanın açılması ve forum alanının kentleşmesi de, kentin hem doğusu hem de batısındaki büyük kamusal alanlarla ilişkili olarak yapılan planlamanın ana sonuçlarıydı.

• Kentin dönüşümü kent ya da devlet tarafından bir gereklilik olarak mı görüldü yoksa toplumsal bir talep mi vardı bu yönde? Barselonalılar mı dönüşüm istediler?

joan-clos-2

Aslında bizim de toplumun talebi ile yönetime geldiğimiz aşikar. Bu da demek oluyor ki, Barselonalılar, kentte bir dönüşüm istiyorlardı. Ancak insanların dönüşüm istemesinin yanı sıra, bu krize karşı da bir çözümdü bizim için. Çünkü 0970’lerin sonu ve 1980’lerin başında çok büyük ekonomik sorunlar yaratan büyük bir sanayi krizi yaşanıyordu ki bu da, Barselona’yı bir sanayi kentinden sanayi-sonrası kentine dönüştürme sürecini başlatmak için gereken önemli bir durumdu.Biri “krizlerden avantaj yaratma fırsatını asla kaçırma” demiş ve bu tam da bizim Barselona’da yaptığımız şeydi. Biz, krizin bize sunduğu, bir kentin yeniden doğumuna rehberlik etmek fırsatını kaçırmadık.

• Kentsel yenileme sürecinde çeşitli stratejiler kullanıldığını biliyoruz. Örneğin, çöküntü bölgelerinde sanat merkezleri yaratmak, alışveriş alanları açmak gibi. Bunun ardında yatan düşünce nedir?

joan-clos-5Kentsel dönüşüm oldukça karmaşık bir süreçtir ve başarılı bir yenilemeyi garantileyen evrensel geçerlilikte yöntemleri yoktur. Her çözümün kendi yereli için geçerli olduğunu belirtmeliyim. Genel bir model yoktur çünkü kent politik bir organizmadır. Bu da demek oluyor ki, her durumda bir dizi koşula bağlı gerçeklik vardır. Seçilen çözümün başarısını ya da başarısızlığını bu gerçeklikler belirler.

Örneğin biz, kent içinde büyük alışveriş merkezlerine izin verme konusunda oldukça isteksizdik. Bizce, ki Barselona halkı da büyük oranda bizimle aynı fikirdeydi, kent içindeki büyük alışveriş merkezleri, kentin dengesini bozacak düzeyde çok büyük bir hareketlilik talebi yaratarak, oldukça rahatsız edici bir kentsel yapı oluşturuyor. Ayrıca yerel mağazaların rekabet edebilirliğini azaltıyor. Bu iki sebep, bizi kent içindeki alışveriş merkezlerine karşı oldukça isteksizleştirdi.

Yine de 1,5 milyonluk kentin içerisinde altı tane alışveriş merkezi bulunuyor. Ve ciddi bir şekilde ele alınıp, çevresi ile uyumlu planlandıklarında, olumlu birer kentsel öğe olabilirler ancak kentin çerçevesine çok iyi bir şekilde yerleştirilmeleri de şart. Mies Van Der Rohe’nin de söylediği gibi “Tanrı ayrıntıda gizlidir” ve bu oldukça karmaşık konunun detayları konusunda çok dikkatli davranmak gerekiyor. Kentin içine büyük alışveriş merkezlerinin girmesi konusunda detaylar gerçekten büyük önem taşımaktadır.

• Barselona’da dönüşümün asıl sebepleri nelerdi? Dönüşümün başlamasını Olimpiyatlar nasıl etkiledi? Olimpiyatlar için yeni tesislerin yapılması tek sebep miydi? Yoksa Barselona’nın bir sanayi kenti olması ve ekonomik gelişme ve fonksiyonun niteliğinin değişmesi mi kentin değişimini başlattı? Evrensel Kültür Forumu bölgesinde Konferans Merkezi yapılması ile turizmin başlaması ve ekonomik yapının değişimi mi dönüşümü etkiledi?

Elbette kentin dönüşümünde hepsi önemliydi. Hepsi ve her biri ayrı ayrı. Ancak hepsinin ortak bir özelliği vardı ki o da, kentsel yenileme sürecinde ortaya çıkan artı değerin kentteki farklı aktörler arasında nasıl dağıtıldığı konusunu açıklamak için çok büyük emek harcamış olmamızdır.

joan-clos-3

İlk olarak ve en önemlisi, artı değerin çok büyük bir bölümü kentin kendisine yani kamu sektörüne ayrıldı. Toplam artı değerin %40-45 hatta 50’si… Bunun ne demek olduğunu anlamak gerçekten burada çok önemli bir konu. Bu Barselona ve bu tip bir dönüşüm için çok olumluydu. Çünkü insanlar, kentin kendisinin, yani kentlilerin bu değişimden faydalanacağını fark ettiler. Daha iyi caddeler, daha iyi yeşil alanlar, daha iyi donatılar… Hepsi, tüm eski fabrikaların yıkımından arta kalan mekanın düzenlenmesinin en önemli öğesi. İkinci özellik özel sektörün artı değeriydi. Kimin neyi aldığı son derece açıktı.Tüm kentsel dönüşümlerde çok fazla artı değer ortaya çıkar. En önemli ve zor konu, bunu kimin alacağı konusudur. Bu nedenle, mülkiyetlerin oldukça şeffaf olması gerekiyor. Eğer değilse, derhal yolsuzluklar ve kanunsuzluk üzerine bir şüphe ortaya çıkar. Burada kentsel dönüşümü kötü etkileyecek her türlü rezalet sayılabilir.

Bu nedenle bizim için artı değerin dağıtımındaki eşitlik ve şeffaflık, Barselona’nın dönüşümünde en kritik değerdi.

Ayrıca yeni kamusal alanların tasarım değeri de büyük önem taşır. Dönüşümün artı değeri sonucunda kazanılan kamusal alanlar en iyi kalite standartlarına göre tasarlandı. Neden?

Bunun sebebi bizim kaliteli şeyler sevmemiz değil, hayır. Bu, tamamen politik ve ahlaki bir sorumluluk. En iyi standartlarda kamusal alanlar yaratarak vatandaşlara bir mesaj veriyoruz. Diyoruz ki, “bakın, bu hepimiz için. Ve çok büyük bir dikkat ve saygıyla karşılanması ve korunmalı.” Bu ayrıca kent için ahlaki, etik bir konu, sadece estetik değil.

• Barselona’daki dönüşümü görmüş ve yaşamış biri olarak, sizce Türkiye’de dönüşüm dinamikleri bakımından Barselona’ya benzer bir kent var mı?

joan-clos-7Türkiye’nin hiçbir kenti için böyle bir yanıt veremem. Bu bir anlamda yarışma konusu değil. Her kentin başarılı olduğu konular farklı. Ve ayrıca Barselona’nın da kendi, oldukça zorlu sorunları olduğunu da belirtmeliyim. Barselona’nın mükemmel bir konuma yükseldiğini söyleyemem. Bu insani bir yapım ve pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.

Her yerde, model bir kent inşa etme çabası büyük bir zorluktur. Kimi zaman politik ya da ekonomik olarak çok iyi koşullarını olabilir ancak yine de çok uzun sürebilir. Biz, Franco Rejimi’nin ardından demokratik olarak büyük ve ani bir değişim yaşama şansı yakaladık. Ayrıca dönüşümü başlatan bir mekanizma olarak, çok da hoş olmayan bir ekonomik krizi değerlendirdik. Ancak bu açıdan şanslıydık. Ama Ankara, İzmir ya da İstanbul’un tarihine bakarsanız, kentin bazı bölümlerinde iyi kentleşme dönemlerinin yaşandığını görebilirsiniz. Tarihsel bağlamda ortaya çıkar. Ben her zaman dokuda, kentin yapısında, taşlara kazınmış olan bu dönemleri görmeye çalışırım. Bu yerleri görmek hep çok ilginçtir ve siz bunu hemen tüm kentlerinizde görebilirsiniz.

• Aslında bildiğimiz kadarıyla Barselona 1800’lerden bu yana sürekli bir değişim geçirmiş. Ancak Olimpiyatlardan sonra, iletişim ve kentleşme verilerinin gelişmesi ile birlikte, kentte çok daha büyük müdahaleler olduğunu görüyoruz. Bu yeni planlama ya da yeni kentleşme biçimi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Bu bizim dönüşümlerimizin üçüncü aşamasıydı. Geçen 31 yıl içinde, çok belirgin biçimde 3 dönüşüm süreci yaşadık. İlki, demokratik dönemin başlangıcı olduğu, ciddi bir finansal kriz yaşandığı ve büyük projeler için hiç para olmadığı için, ilk beş yılda kamusal alanlarda yapılan küçük müdahalelerdi. Ardından gelen ikinci dönem ise Olimpiyatlardı. O zaman Olimpiyatlar nedeniyle bölgesel ve merkezi yönetimlerden destek almıştık. Bu dönemde Barselona’da, çoğunlukla hareketlilikle ilgili bazı tarihsel sorunlar yaşadık. Bunların arasında, Olimpiyatlar sonrasında kullanılacak alanların birleştirilmesi için tasarlanmış yapılardan ring yollar bulunuyordu. Olympic Village, Olympic Green ve Referees Village’ın yanı sıra, Diyagonal Cadde’deki müdahaleler, Olimpik müdahalelerin ana çerçevesini oluşturuyor.

Olimpiyatlar sonrasındaki müdahaleler büyük oranda benim dönemime rastlıyor ki bunları diyagonal aksın denize açılması, Forum alanı, liman ile havalimanının genişletilmesi, yeni tren istasyonları ve 22@ Barselona gibi, sanayiden boşalan büyük alanların dönüşümü sayılabilir.

Bunlar hep diğer yönetimlerin de yardımıyla gerçekleştirildi ancak biz kent yönetimi olarak dönüşümlerin kurallarını, yöntemini belirledik. Ve bu aslında sanayi sonrası kenti için açıkça bir model sayılabilir. Bu eski sanayi kenti olan Barselona’nın, tamamen bilgi ekonomisine ve teknolojilerine dayalı, her bölgesinde demokratik katılımı benimseyen yeni bir topluma dönüşümüdür. Olimpiyatlardaki kısa dönem nedeniyle yaşanan aceleyle de gerçekleşmemiş, zaman baskısı olmadan dönüşüm geçirmiştir. Bu da kamunun incelemesinin kalitesi ve yoğunluğunu oldukça arttırmıştır.

joan-clos-4

• Barselona’da dönüşümü kimler ya da hangi kurumlar destekledi? Proje ve organizasyonlar için kullanılan devlet fonları nasıl yönetildi?

Bu gerçekten çok önemli bir soru.

Bu değişiklikleri yapabilmek için kentin finansal sisteminin yeniden inşa edilmesi gerekti. Çünkü biz yerel yönetime geldiğimizde, belediye iflas etmişti, hiç parası yoktu. Kentin finansal sitemini yeniden oluşturmak başlı başına politik ve ahlaki bir deneyimdi çünkü bizim ülkemizde, kentlerin gelirlerinin %50’si merkezi yönetimden, %50’si ise vergilerden gelir. Bu da demek oluyor ki, yerel vergiler oldukça önemli. Ayrıca devletin ödeneği de, yerel vergilere göre belirleniyor. Siz eğer vergileri düşürürseniz, merkezi yönetim de finansal çöküşü önlemek için ödeneğini azaltır. Bu nedenle sadece teorik olarak değil, insanların gerçekten adil bulacağı, şeffaf ve adaletli bir finansal sistem yaratmak kamusal bir sorumluluktu.

Bizim için bu, demokratik bir kentin prensibiydi: Kentte oluşturulması oldukça zor olan yasal ve adil bir finansal sistem. Kent için kamusal bir faydaysa ve biz bunu hep birlikte, çok zor bir şekilde inşa ediyorsak, vatandaşlar arasında paylaşılan bir sahipliğin bulunması şarttır. Ve paylaşılan bir sahiplik, insanlar ödemediği sürece de mümkün değildir.

Bizim insanların adil bulduğu bir finansal sistemi inşa etmemiz 10 yıl sürdü. Şunu da belirtmeliyim ki, son 31 yılda Barselona, vergiler bakımından en pahalı kent oldu. Ve her seferinde yeniden seçildiğimize göre demek ki konu vergilerin yüksek olup olmaması değil. Adillik ve vergilerin uygun şekilde kullanılması konusu. İyi vergilendirilmiş bir finansal sistem, demokratik bir sistem kurmak için de gerekli olan etik bir değerdir.

• Barselona’da suçun organize olduğu La Mina gibi yerler de bulunuyordu. Bu dönüşümler sırasında, suç öğelerinin de kentin çeperlerine yollandığı ve eskisi kadar olmasa da bu yeni yerleşimlerde de sorunların yaşandığı biliniyor. Dönüşümler sırasında marjinal grupların sosyal rehabilitasyonu konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

joan-clos-8Yine, kentteki en zor konulardan birinden bahsediyoruz. Yoksul insanları dışlamayan kaliteli bir kentsel çevreyi nasıl yaratabiliriz ve soylulaştırmadan nasıl kaçınabiliriz?

İlk olarak, biz planlama sürecinin her aşamasında, %30’luk bir sosyal konutu garantiledik. Bu bir bakıma karma kullanımı da garantiledi. Homojenlik ve aynılıktan kaçınarak, pek çok kullanım ve sosyal durumu birbirine karıştırarak, yine de birbirinden farklı yapılar yaratabilirsiniz. Biz, çeşitlilikten yanayız.

Bu çok kritik bir konu. Ama bir bölgede yenileme yapacaksanız, kabul etmelisiniz ki, bir kısım insan yer değiştirecek, bu kaçınılmaz. Bizim durumumuzda sorun, “bu yer değiştirmenin oranı nedir?” oldu. Örneğin, kent merkezinde (Ciutat Vella), 1986-95 yılları arasında, benim yönetimde olduğum sürede, her bir vatandaşa, yaşadığı bölgede kalmalarını önerdik ve bunu garantiledik. Toplamda yıktığımız 5 bin konutun %50’sinde yaşayanlar, ekonomik tazminatını alıp, başka bir yere yerleşmeyi tercih etti. Bizim durumumuzda bu sosyal bir sorun yaratmadı, çünkü plana herhangi ir itiraz olmadı.

Sizin bahsettiğiniz La Mina’da ise ki Forum 2004 sayesinde müdahalede bulunabildiğimiz bir yerdi, aynı koşullar garantilendi. Burada kalan vatandaşların oranı çok daha yüksekti, %70 kadardı. Soylulaşmanın tanımının yapıldığı Amerikan kentlerinde yer değiştirenlerin oranıysa, yaklaşık %100’dü.

Örneğin Ciutat Vella’da toplam konut sayısı 50 bindi. Bizim yıktığımız 5 bin konut, bu sayının %10’una denk geliyor. Bu %10’un da, %50’si bölgeyi terk ederken, %50’si burada kalmaya devam etti. Bu oranın bir soylulaşma yarattığı söylenemez. La Mina’da ise sayıyı tam hatırlayamıyorum ama daha az, yaklaşık 2 bin kadar konutun 300 tanesini yıktık ve bölgeyi bölgeden ayrılanların sayısı yaklaşık 100 konut kadardı. Soylulaştırmadan anladığımız şey bu değil. Burada en önemli konu, kalmak isteyenlerin yerlerini güvence altına almamız oldu.

• Peki, sizce yine de bu sürecin pek çok kişi tarafından “soylulaştırma” olarak kabul edilmesinin sebebi nedir?

Bu soylulaştırma değildir. Bu ancak kimi insanların yanlış bakış açısıdır, kesinlikle soylulaştırma bu değildir. Elbette belirli bir oranda yer değiştirme söz konusudur ancak kentin doğal yapısını değiştirecek bir oranda değildir. Çünkü bizim çok ciddi bir sosyal konut yaratma çabamız oldu. Uzun yıllar boyunca, hatta konut krizinde dahi, sosyal konutların sayısı, kentteki diğer konutlara eşitti. Kentte gecekonduların yıkılması sürecinde sosyal konut sayesinde pek çok kişinin kentte kalması sağlanmıştır.

• Son olarak kentsel dönüşüm için sosyal politikalar, ekonomik gelişme ve kentsel gelişme stratejileri hakkındaki düşüncelerinizi de öğrenebilir miyiz?

joan-clos-6

Bence, kentsel dönüşüm süreçlerinde tüm bu kuvvetler birbirine çok bağlıdır. Kentsel dönüşümü, ekonomik gelişme, politik ve sosyal politikalardan bağımsız ele alamazsınız. Barselona’da da durum böyle oldu. Örneğin 80’lerde çok büyük bir finansal krizin ortasında, ilk İspanyol Demokratik Hükümeti sosyal refaha dayalı bir sistem oluşturmaya çabalıyordu. Bunun içine çok daha iyi işsizlik koşulları, çok daha iyi bir sağlık sistemi ve çok daha iyi bir eğitim sistemi de dahildi. İyimserlik ve bu sosyal belediye başkanları, bizim Barselona’yı, büyük bir finansal krizin ortasında başarılı bir şekilde dönüştürebildiğimizi sağlamıştır. Politik bir karşı çıkış durumunda, kentin dönüşümünü yönetmek oldukça zordur çünkü nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak hiçbir sosyal politika bulunmamaktadır.Bence bu her zaman oldukça aldatıcı bir sorudur. Çok büyük bir kentsel kriz döneminde olmasına rağmen Barselona’nın durumu oldukça büyük bir şanstı çünkü ilk kez demokrasi ve refahla karşı karşıyaydık.

• Vakit ayırdığınız ve sorularımızı yanıtladığınız için çok teşekkür ederiz.

Ben de teşekkür ederim.

Mimdap

6 Yorum
  1. Sayın Joan Clos geçtiğimiz gün Ankara’da verdiği sunumdan sonra bu defa da İStanbul’a davet edildi bildiğim kadarıyla. Barselona deneyiminin canlı aktörü olarak bildiklerini bizlerle paylaşması esasında büyük şans. Zira bizde başka ülkelerdeki deneyler ya bazen basit bir kopya gibi aynılaştırılır ya da “kılı kırk yaran” ‘üstadlar’ tarafından burada böyle yapılmaz deyip geçiştirilir. Sanki o deney orada hiç yokmuş gibi, Barselona dönüştürülmemiş gibi, dönüşüm projesi denilince hep korkunç bir şey oluyor gibi davranılabilir. ( ya da bizde öyle davranan çok kişi var)
    İşte o yüzden Joan Clos zahmet edip açıklamalarını sürdürüyor. Bu söyleşinizde de esaslı sorularla kapıyı aralamışsınız.
    Dönüşümle sorunları olanların bu açılımları izlemesi ve varsa sorularını birincil aktörlerden Joan Clos’a sormalarını tavsiye ederim.

    orçun kuzey | 18 Mayıs 2010

  2. Barselona’da sanayi toplumu döneminden kalan çok sıkı bir örgü var. Kente işlemiş olan bu örgü aslında Barselona dokusunu ortaçağ kentinden ayırmış. Sanayi devrimi ve sonrası işgücünün yoğunlaştığı bu kent sanayi sonrası dönemde bişr tenhalaşma, boşalma ve adeta suyunun çekildiği bir kentsel kurumaya, çökmeye uğramış. Tıpkı İngiltere’de olduğu gibi çöküntü bölgelerine dönüşen kente olimpiyat oyunları düzenleme kaynağını da ekleyen bu muhteşem insanlar kentsel dönüşümü dünyanın gözleri önüne serdiler. Şimdi gördüğümüz Barselona efsanesi ortaya çıktır.
    Teşekkürler Joan Clos.

    A. Süreyya Saçık | 18 Mayıs 2010

  3. Barselona’daki kamu desteği ile yönetim iradesi Türkiye’de var mı? Biz de herkes nasıl eleştiririm diye uğraş veriyor. Adeta yarışıyor. Çelme takarak tarihte hiç birşey var edilememiştir. Gel gör ki sivil toplum (ne demekse Türkiye için) ve diğer çevreler söz yarışındadırlar. İdarenin ise kararlı bir politikası yoktur. İstiyorki birileri gelsin dönüşümü tamamlasın. Durum meydanda.

    sevim bener | 19 Mayıs 2010

  4. olimpiyat düzenleme heyecanını batı avrupanın kentsel değişimi heyecanı ile birleştiren, ispanya’nın darbelerle gecikmiş gelişme tarihi Barselona atağı ile dünyanın kabul ettiği kentsel gelişme seviyesine getirilmiş oldu. bugün kamusal alanlarıyla da örnek bir kent. meydanları, plajları, bulvarları günümüz çağdaş kentine cevap veriyor.
    belediye başkanı gibi bu projede çalışan yüzlerce mimar, plancı, ekonomist, idareci var. hepsinin çabası meyve vermiş durumda. dünya mimarlık ve kentsel gelişmesi konu edildiğinde Barselona’dan bahsetmeden geçilemez artık.

    İlyas Şimşek | 21 Mayıs 2010

  5. Çok başka çok derinlerden gelen bir şehir Barselona. Herşeyin bir altlığı, arka planı ve hikayesi varmış gibi geliyor insana. Kent tarih içinde bir katmanlar bütünü ve aradaki geçişleri okutuyor. Ayrıca müthiş bir dinamizm var.

    fikret ilker candaş | 24 Mayıs 2010

  6. sürekli olarak manidar sorular sorarak joan clos’u sıkıştırmaya çalışmışsınız. yok bu yaptığınıza soylulaştırma denir mi, nasıl sosyal politkalrınız vardı, bıdı bıdı. bu kadar türkiye’deki tek kanatlı-tek boyutlu sözüm ona muhalafet gibi davrananlardan etkilenmeyin soru sorarken. olgunun kendisine bakın. barselona’ya giden var mı mesela, gidin görün. değişim neymiş dönüşüm neymiş. bakın aradan on yıl geçmiş. bu soruların benzerlerini o zaman soranları kim hatırlıyor? barselona ise ortada. sıkışmayın sıkıştırmayın lütfen.

    alikemal kılıç | 25 Mayıs 2010


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org