“Yerel seçimlerde toplumun verdiği umut mesajı çok iyi örgütlenmeli” - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
“Yerel seçimlerde toplumun verdiği umut mesajı çok iyi örgütlenmeli”
Share 11 Nisan 2019

Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin düzenlediği “Yerel Yönetim Seçimleri Ardından Gelecek İnşası” panelinde yerel seçim sonuçları ve halkın iradesini yok sayma yaklaşımları masaya yatırıldı.  Panelde, “Halk teslim olmadı. Milli gelirin yüzde 62’sinin üretildiği illerin alınması iktidar açısından bir hezimettir. En korktukları şey örgütlü toplum ve katılımcı demokrasi” denilerek, yeni seçilen yerel yönetimlere “Kentsel rantın içinde olmadan toplumcu belediyecilik yaklaşımı örülmeli Yereli savunacak direnişçi bir yerel yönetim olmak zorunda. Direniş hattı oluşturulmalı. Yeni bir demokrasi yeni bir toplum düzeninin inşası üzerine kafa yorulmalı. Muhalefetin aldığı yerel yönetimlerin üzerine iyi bir siyaset inşa edilmeli” önerilerinde bulunuldu.

 

 

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinin ardından sonuçların değerlendirildiği ve ülke geleceğinin konu alındığı “Yerel Yönetim Seçimleri Ardından Gelecek İnşası” başlıklı panel gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü 25, 33, 34, 35.Dönem TMMOB Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan ve bir dönem Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın Başkanlığını yürütmüş olan Yavuz Önen’in yaptığı panele konuşmacı olarak Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, iktisatçı Mustafa Sönmez, gazeteci Sedat Bozkurt katıldı.

 

 

 

 

 

Yavuz Önen şunları söyledi:

 

 

” 31 Martta müthiş bir maç izledik ve çok heyecanlı geçti, iktidar bloğu çok ağır bir yenilgi aldı şimdi masa başında İstanbul’da atılan golü saymamak için çırpınıyorlar. Ama hiçbir şekilde sonucu değiştirecek bir durum değil. Vazo kırıldı toplumsal tepki açığa çıktı. Bunda tabi geçmişten alınan derslerin de katkısı var. Şimdiye kadar hiçbir denetim mekanizması yok ama bu son seçimlerde bir denetim mekanizması, güvenlik sistemi çok iyi çalıştığı için oy çalmayı başaramadılar. Bizim için de son bir eşik, meşruiyeti olmayan tüm olaylarda toplum çok sabırlı davrandı ama bu son kale.”

 

 

 

 

 

Kentsel rantın içinde olmadan toplumcu belediyecilik yaklaşımı örülmeli

 

 

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, kentsel ölçek üzerinde değerlendirme yaparak, şöyle konuştu:

 

 

Toplumun bize verdiği bu umudu çok iyi örgütlemek gerekiyor. Hem kadro düzeyinde kentsel rantın içinde olmadan toplumcu belediyecilik yaklaşımını örmek gerekiyor. Bir tek kalem genelgesi hazırlığı yapıldığını duyuyoruz. Bu ya iktidarla rant ilişkisi içinde olacaksınız ya da direneceksiniz demek. Vedat Dolakay’ı ve direniş belediyeciliği andığımız bir süreçte koşullar aynı olmamakla birlikte yaratıcı çözümler bulunabiliyor. İnsanlar oy verirken gelecek kaygısı ve ekonomik kaygı nedeniyle verdi. Bu proje üretirken çok önemli. Yerel yönetimler kentleri rahatlattırmak istiyorlarsa, ücretsiz ulaşım ve toplu taşım politikalarının hayata geçirilmesi gerekecektir bu aynı zamanda kent merkezlerini canlandıracaktır. Bir taraftan da otomobil politikalarını geriye çekecektir. Bilimsel planlama ilkeleri ile hareket etmek zorunda kalacaklardır ki bu bizim açımızdan önemli. Yeni seçilen belediyelerle nasıl işbirliği içinde çalışabilir  protokolleri hazırlıyoruz. Bilimsel bilgi, teknik ve gerekirse kadro desteği vereceğiz, halkın umudunun boşa çıkartılmasına izin vermeyeceğiz.”

 

 

“AKP’nin rantsal kentsel politikaları yerel seçimlerde bumerang gibi kendisine döndü”

 

 

 

 

 

Candan, şunları söyledi:

 

 

“Bu bir kırılma noktasıydı, kırıldı. Yenilmez dediğimiz kaleler yenildi. Bu açıdan yerel seçimlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir kere rejim değişikliği herkesin canını acıttı. Yaşam ve gelecek kaygısı adaylara bakmaksızın oy kullanıldı. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik kriz tüneli büyük kentlerde hızlı yaşandı. El değiştiren belediyelere baktığımızda, kriz ve kentsel rant paylaşımının büyük olduğu şehirleri görüyoruz. AKP’nin rantsal kentsel politikaları yerel seçimlerde bumerang gibi kendisine döndü  . AKP yerel iktidardan sonra genel iktidara geldi ama yereli hiç bırakmadılar. Hep bir belediye başkanı gibi davrandılar. Erdoğan bütün seçimlerde yerel yönetim seçimi yapıyormuş gibi davrandı. Yerelin gücünün farkında, yerel yönetimleri yönetememe durumundan kaynaklı şu an da büyük bir boşluk içinde. Çünkü elini ne İstanbul’dan ne Ankara’dan ne de diğer kentlerden hiç çekmedi. Uluslararası sermaye iktidardan vazgeçmişse mutlaka devriliyorlar. Bunu Şili’de gördük ve Pinochet gitti. Çünkü sermaye yapıyı kurmuştu bundan sonra da kim olursa olsun iktidarda neoliberal politikaların gücü ile devam edecekti. Neoliberilizmin sistemi oturduğunda bu tür figürler devre dışı kalıyor. S 400, patriotlar aslında uluslararası sermayeyle girdiği ilişkiler sürecidir. Kent yönetimleri açısından mutlaka değişmeli demiştik. Tek adam rejimine doğru evrilmesi, özellikle 2017 seçiminde yerel yöneticilerin el çektirilmesi süreci, tek adamın yansımalarıydı. Sistemi yerelin bitmesi üzerine mevzuatla şekillendirdi. Rantın paylaşılması sürecini de aslında yine mevzuatla şekillendirerek merkezi iktidara bağlayan adımları attı.”

 

 

Dayanışma hattı oluşturulmalı

 

 

“Çok uzun süre muhalefet iktidarda değildi umarım bir rant kapısı olarak görmekten vazgeçerler. Bu hepimize verilmiş bir umudu heba etmezler diye düşünüyorum. Orkestra şefi olmayan bir orkestra kuruldu. Türkiye’de ancak böylesi olabilirdi. Farklı seslerde bir noktaya vuruşları başka türlü olamazdı Toplum çok önemli bir cephe kurdu. Bunun da bozulmaması gerekiyor. Ben çok umutluyum her şeyin çok iyi olacağını da düşünüyorum. Bir askıda kentler süreci başlayacak. Başlamış ya da başlayacak projeler askıya alınacak ya da yerel yönetimlerin elindeki bütün projeleri Çevre Şehircilik Bakanlığı çıkartacak. İktidar bütün varlığını buraya verdiğinde ekonomik olarak sıkıntılar başlayacak” uyarısında da bulunan Candan, sözlerini şöyle tamamladı:

 

 

“Yerel yönetimlerin el değiştirmesinden şöyle bir süreç yaratacaktır.. Biz meslek odası olarak merkezi yönetimin kentsel politikalarına ve yerel yönetim politikalarına karşı çok uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Yereli savunacak direnişçi bir yerel yönetim olmak zorunda. Dolayısıyla meslek odalarının yanında yer alacak yeni bir ittifak cephesi kurulacak. Bu açıdan önemli olduğunu düşünüyoruz. Şimdi tam da o noktaya geldik. Muhalefetin adayları kazandı ama meclislerinde bir sıkıntı var. AOÇ ve Kaçak Saray mücadelesinde nasıl bir kentsel politika izleyebildiklerini hangi noktalarda zayıf kaldıklarını biliyoruz.  Şeffaf değiller, bilgiyi saklıyorlar. En büyük dezavantajları bu, denetlenmeyi hiç sevmiyorlar Ama toplum merak ediyor. Toplumun merak duygusuna cevap veremiyorlar. Sürekli aynı konuyu gündemde tutacak bir yöntem buluyorsanız dağılıyorlar savunamıyorlar.  Bundan sonra belediye meclis üyeleriyle toplantı yaparak, yetkileri tek elde toplayarak  imar sürecini yönetmeye çalışacaktır. Daha önce yapılan mevzuat değişiklikleri ile bunun mesajlarını verdiler.  Bu açıdan yerelde bir dayanışma  hattının oluşturulması çok önemli. Aslında toplum iktidardan vazgeçmiş durumda değil. 1989 yılındaki belediye yönetimleri hatırlatmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan yaşadığı bir sıkıntıdan çözüm üretmeye çalışıyor . Ondan vazgeçmiyor ama buraya da bir avans veriyor. Acaba buradan da bir şey çıkabilir mi diyerek. Bu seçimin önemli başarılardan birisi de medyada muhalefetin görünürlüğünün azaltılması üzerine muhalefet hiç olmadığı kadar sokağa çıkmak ve halkla buluşmak zorunda kaldı. Muhalefet sesini duyurabilmek için başka bir mecra yarattı. Yeni yerel yönetimler sürecinde o mücadele hattında yeni medyanın geleneksel yüz yüze olduğunu ortaya çıkaracak araçlar bulmak gerekli.  Ankara’nın tahrip olması süreci bir nefret ve öfke üzerine kuruldu ve mücadele süreci de çok hızlı geçti. Yeniden onarma sürecinde de sakin ama kararlı olmakta fayda var.”

 

 

Halk teslim olmuyor

 

 

 

 

 

 

İktisatçı Mustafa Sönmez, şunları söyledi:

 

 

“AKP döneminde devletin her türlü baskı aygıtını tepe tepe kullandığı seçimler yaşıyoruz. Her seçimde devletin bütün bu imkanları kullanılarak son derece adaletsiz ve eşitsiz şartlarda yarıştırıyorlar. Ortaya çıkan sonuca da itiraz ediyorlar. Hazmedemediler, hepimiz şahit olduk. Devletin kanalı olduğu gibi emirlerinde, devletin ajansının nasıl kepaze bir kurum haline dönüştürdüklerini gözlerimizle gördük. Devletin olmayan medyanın da nasıl hizaya çekildiğini ve nasıl halk düşmanı olduğuna tanık olduk. Bütün bunlara rağmen bu sonuçların alınması olağanüstü bir şeydir. Bizim halka olan inancımızın boş olmadığını bize göstermektedir. Bu kadar ablukaya bu kadar baskıya rağmen bu toplumun en azından yarısı her seçimde direniyor. Halk teslim olmuyor ve onlar iyice çamurlaşıyorlar ve bu seçimde bunun olacağı belliydi. Bugüne kadar yapılmayan öznel şeyler de yapıldı. Özellikle CHP’nin hem üst yönetimi ve kadroları yaşadıklarından ders alıp pratiği yönetmeleri konusunda da haklarının teslim edilmesi gerekiyor. Özellikle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun duruşu, süreci yönetişi ve bunu kitlelerle halkla ve özellikle CHP’de bir kadro yetiştirerek yapmış olması çok önemli. Şimdi bunun arkası gelecektir. Bu bir yerel seçim değil bunu bir genel seçime ve referanduma dönüştürdüler”

 

 

Milli gelirin yüzde 62’sinin üretildiği illerin alınması iktidar açısından bir hezimettir

 

 

Sönmez şöyle devam etti:

 

 

“Bu aritmetiğin farklı boyutları var. Bir iktisatçı olarak alınan oy oranına değil, alınan yerlere baktığımda CHP’nin İyi Parti ile ittifak halinde 21 il aldı. Bu 21 il Türkiye’nin milli gelirinin yüzde 62’sini üretiyor. Oy olarak yüzde 30’unu almış görünüyor ama milli gelirin yüzde 62’sinin üretildiği belediyeleri aldı. Bunun yüzde 31’i tek başına İstanbul, yüzde 9’u Ankara yüzde 6’sı İzmir diğer illeri de kattığınızda bu bir hezimettir aslında. AKP’ye kalan az ve orta gelişmiş Anadolu illeridir. Bunu hazmedemiyorlar. Neler kaybettiklerinin çok farkındalar. Bütün büyüme stratejilerinin İstanbul rantı üzerine kurdular. En büyük şanslarından birisi de yerel iktidarın da onlarında olmasıydı. Yerelde başka bir parti olsaydı İstanbul’u ve Ankara’yı bu kadar betonlaştırmazlardı. Burada bir çatışma kaçınılmaz biz sizi çalıştırmayacağız diyorlar. Ancak bu kadar da kolay değil. Buralar Türkiye milli gelirinin üretildiği coğrafyalar. Sen burada neyi engelleyeceksin. Merkezden gelen kaynakları kestiklerinde ekonomik büyüme yavaşlar. İstihdam yavaşlar, işsizlik artar. Bunun faturası da yerel yönetimlere değil iktidara çıkar. Yapabilecekleri çok bir şey yok Türkiye 2018’in ortasında bir krize girdi 2019 ve 2020’de de devam edecek bir kriz hali. Zaten bu kaynaklar ve büyüme hikayeleri rafa kalkmış vaziyette. Şimdi rejim savunmadadır. Çok ciddi kan kaybı başladı. Hem muhalefete hem de ittifak yaptıkları MHP’ye karşı kan kaybı başladı. İkili bir tehdit altındalar. Bu rejim böyle bir basınç altında olacak. Bir yandan toplumun yarısından rıza yapamıyorlar. Ekonomik krize yol açtılar.”

 

 

Yeni bir demokrasi yeni bir toplum düzeninin inşası üzerine kafa yorulmalı

 

 

Sönmez, “Burada sol sosyalistlerin laiklik meselesinde etki yapmaları gerekiyor. Bu konuda CHP’de bir esneklik var tutarlı bir davranış yok. İkinci olarak kriz meselesinde CHP’nin sarsak tavrı var. Siz kriz konusunda neyin yardımcısı oluyorsunuz. Bu acı reçete CHP’nin imza atacağı bir reçete değildir. Dışarda da iklim tersine rüzgarlar esiyor. Türkiye’ye park edecek bir sermaye yok. Gidecekleri yer IMF’dir. Her ne kadar afra tafra yapsalar da gitmek zorunda kalabilirler. IMF’de her kapısını çalana gel diyecek durumda değil. ABD ile olan ilişkiler devreye giriyor. AKP’nin içinden bir parti çıkma ihtimalinin şartları da çok olgunlaşmış durumda. AKP bugüne kadar uyguladığı baskı yöntemlerini uygulamaya çalışacak. HDP’nin kayyum oyununu bozmasını hazmedemeyecek. Nasıl bir Türkiye nasıl bir toplum istiyoruz bunun deneyimleneceği bir platform geliştirilmeli. Demokrasi dediğimiz şey nedir bunu gösterelim. Yeni bir demokrasi yeni bir toplum düzeninin inşası üzerine kafa yorulmalı” diye konuştu.

 

 

En korktukları şey örgütlü toplum ve katılımcı demokrasi

 

 

 

 

 

Gazeteci Sedat Bozkurt ise şöyle konuştu:

 

 

”Devletin en kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş, toplumsal yapıyı yeniden üretmiş bir siyasal iktidar. Seçimle gider mi? Sorumuz buydu, gidiyorlar ama zor. Bunu en azından bu yerel seçimlerde test ettik. İktidarla varlık yokluk bağı kurmuş bir yapı var karşımızda. AK Parti’nin içi de çok homojen değil. Çıkış, örgütlü toplum, katılımcı demokrasidir. En korktukları şey bu. Biz de bunu gördük. Bu yerel seçim biraz daha önemliydi? İzledikleri siyasi çizgi nedeniyle muhalefet partilerine kızabiliriz.  Daha önce devletin bütün aygıtlarını sopa gibi kullanarak herkesi hizaya getirmeye çalışan Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ı denetleyebilecek hukuki meşru hiçbir zemininiz yok. Söyledikleri gibi 4 yıl sonra seçime giderlerse. Parlamento işlevsiz hale geliyor. Sokağa çıkarmazlar. İşinizden atarlar hayatı size zindan ederler. Siyasi iktidara itiraz edebileceğiniz bir kanal yok demiştim. Ama şimdi var. Bu yerel yönetimler. Bu iktidar açısından geri adımdır. Kazanılan bu yerel yönetimler tabi ki rahatlatmayacaktır. Bu yerel yönetim onlar için kendisini oluşturan kitleleri bir arada tutma aracı idi. Hem ekonomik hem de ideolojik olarak. 80’den sonra 39 yıl geçti. 39 yılda İslamcı hareketin nasıl kurumsallaştığını gördük. Bu dönemde S 400 sadece ticari satın alınan bir mal değil politik ve diplomatik çok anlam içeriyor. Uluslararası dengeleri kendi içinde yaptıkları gibi güdeceklerini sanan bir iktidarımız var. Bu çok komik. S 400 meselesinde Türkiye çok üstelerse  Türkiye’nin NATO’daki varlığı tartışmaya açılır. NATO’ya girdiğimiz için başımıza gelmeyen kalmadı. Çıktığımız için neler gelebileceğini hayal bile edemeyiz. Suriye gibi haddimizi aşarak müdahil olduğumuz kirli savaşları da göz önüne aldığımız bir ortamda NATO gibi koruyucu bir ortamdan çıktığımızda, dizayn etmeye çalıştığınız ve kurmaya çalıştığınız gariban ülkelerdeki bütün riskler sizin ülkenize taşınır.

 

 

“En büyük muhalefet ekonomi”

 

 

Geçmişten bu yana yerel yönetim politikalarını da değerlendiren Bozkurt,  Türkiye geneline yönelik şu okumayı yaptı:

 

 

“CHP ve İyi Parti’nin aldığı yerel yönetimlerin üzerine iyi bir siyaset inşa edilmeli. Çöplerimizi toplasınlar, yol kaldırım yapsınlar diye bu adamlara oy vermedik. Aydınlık bir sonuç getirecek siyaseti örgütleyecekler. Bu sefer biraz daha hazırlıklı gördüm. Karşınızda mücadele edeceğiniz yapıyı tanımlamak önemli. Bu bir yerel seçimdi. Muhalefetin adayları daha çok kazandı ama altta belediye meclis üyelikleri var. Dolar çıktı işsizlik arttı iyi giden hiçbir şey yok. En büyük muhalefet ekonomi şimdi onun yanına da ABD’yi ekledim. Bu muhalefet etmenlerine rağmen oyu sadece yüzde bir düşmüş bir blok var. MHP’nin bu bloktaki işlevini iyi görmek lazım. MHP onun ayağında pranga oldukça çok hırçınlaşıyor ve kendi kitlesini konsolide edebilmek için ifadelerini sertleşiyor. Diktatörlük maliyetli bir iştir. Ellerindeki medya gücüyle ilüzyona uğramış seçmen kitlesine bir şok gerekiyordu. Ekonomik şok hafif bir sallantı yarattı. Şoktan çıkan insanlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlatacak bir siyasi örgütlülük ve bağımsız medya ihtiyacı var. Ülkede bir rejim sorunu olduğu için bağımsız medya talebimiz olamıyor. Dördüncü güç olarak bağımsız medyanın olabilmesi için birbirinden bağımsız demokrasi oluşturan yargı, yasama ve yürütmenin olması lazım”

 

 

 

 

Kaynak : Mimarlar Odası Ankara Şubesi 

 


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org