Özgünlüğün, kaynağa, doğaya dönüşle mümkün olabileceğini söyleyen, en büyük akıl hocasının atölyesi dışındaki ağaç olduğunu vurgulayan, tam anlamıyla bir doğa tutkunu, bir şehrin adeta simgesi olmuş bir mimardan bahsedeceğiz sizlere. Matematik, fizik, doğa, sanat ve elbette tutku bir araya gelince neler başarılabilir bunun en güzel örneklerinden biridir çılgın mimar Antoni Gaudi.

 

 

 

 

 

 

Bugün Barselona’yı Barselona kılan bu adamın, Barselona’nın her karesine sindiğini, her yerde onun eserlerinin olduğunu görmeniz mümkün. Tutkusunu realiteyle sentezlemiş mimarın hayranlık uyandıran bu çalışmalarını incelemeden önce kısaca hayatına biz göz atalım.

 

 

                                                                                                                                                                            Antoni Gaudi

 

 

 

 

Kendisi hocasının şu sözleriyle mezun edilmiş okulundan:

 

 

I do not know if we have awarded this degree to a madman or to a genius; only time will tell.

 

 

‘Bir deliyi mi dahiyi mi mezun ediyoruz bilmiyorum, sadece zaman söyleyecek’.. Bu sözler tam da onun ruhunun karşılığı olmuş. Delicesine tutkulu bu dahi 25 Haziran 1852’de Katalonya’nın  Reus kentinde dünyaya gelmiş bakırcı bir ailenin oğlu olarak..

 

 

1869 zamanı başladığı mimari eğitimi, sekiz yıl sürmüştür. Mimarlık alanındaki akademik kariyerine devam etmek için taşındığı Barselona’da eğitim ve çalışmaları için çeşitli işlerde çalışmaya başladı. Tutarsız bir öğrenciydi, fakat onun profesörlerinden bazılarıyla işbirliği yapmasına izin veren, kendisi için kapıları açan parlaklık kanıtını zaten gösteriyordu.

 

 

Yeteneği şansla birleşen Gaudi, henüz mimarlık kariyerinin ilk yıllarında dönemin en zenginlerinden Eusebi Güell ile tanıştı. Düşünceleri kesişen bu iki adamın yakın arkadaşlığı, Güell’in finansal desteği ile Gaudi’ye hızlı bir başlangıç yapma fırsatı oluşturdu.

 

 

Vicens ailesi için 1883-1888 tarihleri arasında yaptığı Barselona’daki  Casa Vicens, Gaudi’nin ilk eseri olan bir evdi.

 

 

 

 

Doğaya aşık mimar her şeyin doğanın diliyle konuşulabileceğini her fırsatta vurgulayıp eserlerine yansıtırken, parabolik sistemlerden, iyi bir matematik, fizik ve yerçekimi kanunları bilgisinden yararlandı. Diğer yandan bu bilimsel birikimini sanatla sentezleyişinde bazı akımlardan etkilendi.

 

 

Londra kökenli Yeni Sanat (Art Nouveau) akımı, süslemelerin ön plana çıktığı, bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır. Kıvrımların bolca kullanıldığı bu akım 19. yy. sonlarında ortaya çıkmıştır. Bu akım dışında Gaudi, süsleme sanatını mimarinin özü olarak yorumlayan  İngiliz düşünür John Ruskin‘den de etkilenmiştir.

 

 

Özetle; hem özgün, sanatçı ruhlu, doğasever mimar hem de başarılı bir mühendistir.

 

 

          Basilica De La Sagrada Familia

 

 

 

 

Eusebi Güell ile güçlü dostluk ilişkisi, bu aile için yaptığı nice eserlerle pekişmiş ve Gaudi’ye Barselona’da prestij kazandırmıştır. Bu eserler, Güell Pavilyonu, Güell Sarayı, Güell Mahzeni, Colonia Güell Türbesi ve Güell Parkı’dır. Yılın binası ödülünü kazandıran eseri Celvet Evi‘dir. Casa Mila -La Pedrera-, Casa Battlo da önemli eserlerindendir.

 

 

En ünlü eseri ise ömrünü o yolda adadığı, onun yapımı yolunda öldüğü söylenen, yapımı halen süren La Sagrada Familia bazilikasıdır.

 

 

1883 itibariyle tüm zamanını bu esere ayıran Gaudi, 1908’de başka proje almayı bıraktı ve 1926’daki ölümüne kadar sadece La Sagrada Familia üstünde çalıştı.

 

 

Gaudi, bir 20. yüzyıl katedrali yaratmayı arzusuyla yanıp tutuşurken, tüm enerjisini bu idealine ayırdı ve stüdyosunu da inşaata taşıdı.

 

 

7 Temmuz 1926’da, 74 yaşında bir trafik kazası sonucu projesini tamamlayamadan öldü ve La Sagrada Familia’ya gömüldü.

 

 

                                                                                                                           Casa Milà

 

 

                                                                                                                           Park Güell

 

 

 

Antoni Gaudi’nin Barselona’da olan sekiz eseri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alır. Öte yandan, 2002 yılı Uluslararası Gaudi Yılı olarak geçmiştir literatüre.

 

 

Anlayacağınız, matematik, sanat ve tutku bu dehayı ölümsüz kılmış ve adeta bir şehrin simgesi haline getirmiştir.

 

 

Bir insanın hayattaki en büyük keşfi, tutkusunun keşfi olsa gerek. Bir de şanslıysa -belki de azimliyse demek daha doğru olacaktır- tutkusu işiyse, tutkusunun yolunda eğitim hakkını edinme ve maddi fırsatlar da gelmişse daha ne olsun? Yaşam tadından yenmez.

 

 

Ceren Demir

 

 

Kaynaklar:

 

 

https://www.casabatllo.es/en/antoni-gaudi/

 

 

https://www.travelingturks.com/avrupa/ispanya/barselona/antoni-gaudi-yasami-sanati

 

 

 

Kaynak : Matematiksel.org

 

One Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir