Brütalizmden Postmoderizme: Beton Mimari - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Brütalizmden Postmoderizme: Beton Mimari
Share 19 Mayıs 2009

Beton, neredeyse Roma İmparatorluğu’ndan bu yana bina yapımında kullanılmaktadır. Modern çağda Sovyet tarzı blok bina yapımında betonun aşırı kullanımı – yani Brütalizm – şanını lekelemiş olsa da, bu çok yönlü malzeme, bugün yeni yapılarda tekrar yükselişe geçmiş ve yeniden mimari eleştirilerin gündemine yerleşti. Burada tarih boyunca beton yapıların en iyi ve en kötü örneklerine göz atacağız.

Concrete-main

Bir efsanenin çimentolanması

Concrete-1

Beton en basit halinde çimento, çakıl taşı, kum ve suyun karışımıdır. Antik Romalıların at tüyü, süt, hayvan yağı ve hatta kan ekledikleri bilinmektedir. Garip gelebilir ama sonuçlar tartışmasız: Coliseum ve Pantheon gibi Ölümsüz Kent’in en kalıcı eserlerinin bu kalıcılıklarını betona borçlu olduğu inkar edilemez.

Betondan Baraj

Concrete-2

19. yüzyılda yaşanan bir dizi teknolojik gelişme içerisinde öne çıkanların başında 1849’da güçlendirilmiş betonun bulunması olmuştur. Bu da 20. yüzyılda inşaattaki inanılmaz yükselişi mümkün kıldı. Mega projeler çizim tahtalarından hızla inşaata geçirildi. Betonun güçlü yapısı ve kırılmaya karşı dirençli olması, 1930’larda Hoover ve Grand Coulee barajlarının yapılmasını sağladı.

Sovyet Betonu: İyi

Concrete-3

Beton, Sovyet merkez plancıları için ideal malzemeydi: görkemli ölçeklerde devasa binaların yapımını mümkün kılıyordu. İlginç biçimde Ukrayna’nın Yatla kentinde 1986’da mimar Igor Vasilevsky tarafından yapılmış olan Druzhba (Dostluk) Sanitarium gibi(solda) güzel yapıların oluşmasına da imkan sağlamıştı.

Sovyet Betonu: Kötü

Concrete-4

Komünizm betonun ününü lekelemek için oldukça çalıştı. Ucuz, güçlü ve çalışması kolay olan bu malzeme ile ortaya çıkan “Sovyet Betonu” özellikle konutlarda çok kötü formüle edilmiş ve stile hemen hiç önem verilmemişti. Eski Doğu Bloğu’nda sıkça kullanılan kalitesiz beton neredeyse bir felaketi bekler gibi yapılmış ve bunun sonucu olarak da 1988’de Ermenistan depremindeki büyük can kaybı ortaya çıkmıştır.

Nazi Betonu: Çirkin

Concrete-5

Politik tayfın diğer ucunda da durum daha iyi değildi. Nazi propagandistleri devasa binaları politik gücün bir göstergesi olarak görerek aşırı miktarda betonu, kendi bozuk fikirlerini gerçeğe dönüştürmek amacıyla kullanmışlardır. Brütalizmi tam olarak karşılayan bu yapıların pek çoğu 2. Dünya Savaşı sırasında bombalandı ancak 1936 tarihli Olympic Stadion ve bitirilememiş olan Nuremberg Kongre Merkezi gibi yapılar kaldı. Kongre Merkzi daha sonra Roma Coliseum’u şeklinde modellendi ancak %25 daha büyük yapıldı.

Beton doğuya gider

Concrete-6

Japonya, 1923’teki Büyük Kanto Depremi ve 1945’teki Amerikan saldırısı nedeniyle betonla çok deneyim yaşamak durumunda kaldı. Betonarmenin henüz yeniden inşa etmek amacıyla kullanımına izin verilmese de, yüzlerce yıllık, ortaçağ kaleleri gibi yapıların görüntülerinin düzeltilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Japonya’nın hükümet binası (en üstte) da Sovyet ve Nazi yapıları kadar soğuk ve yasaklayıcı gözüküyor. Sertleştirilmiş beton, güçlü yapısıyla beğenilmesine karşın ülkenin depremselliğinin yüksek olması dezavantaj.

Dünyayı blok blok yeniden inşa etmek

Concrete-7

Savaş sonrası plancılar daha hızlı, daha büyük ve daha iyiyi inşa etmeye giriştiklerinde kullanabilecekleri en etkili malzeme betondu. İlk yapıldıklarında yapıların birçoğu taze ve modern görünse de, kısa zamanda kişiliksiz ve yabancılaşmaya sürükleyen düz, boş yapılar ortaya çıkmaya başladı. Brütalist tarzın önemli isimlerinden biri de ünlü mimar Le Corbusier olmuştur. Hindistan Chandigarh’taki 1953 tarihli Secretariat Building, Fransa Marseilles’deki 1947-52 tarihli Unite d’Habitation ve 1959 tarihli Berlin Unité d’Habitation kendisinin verdiği örneklerdir.

Vahşice…

Concrete-8

“Siluet, yükseklik ve detay olarak güçlü ancak çevresel olarak vahşi”… Bu söz, güçlü yatay ve düşey düzlemlerle karakterize edilen ve kalıcılığının göstergesi olan devasa görüntüsüyle Brütalizmi tam olarak karşılıyor. En üstte gözüken gökdelenlerden soldaki 1950lerde, sağdaki ise 1960’ta Brütalist hareketin en canlı dönemlerinde yapıldı. 1964’teki broşürün kapağında yer alan New York’un Shea Stadyumu da düz beton yapısı ve pop-art renkli kareleriyle, klasik Brütalist akımın örneklerindendir.

Vahşiliğe karşı insaniyet

Concrete-9

1960’ların sonu itibariyle, mimarların üzerindeki binaları hızla yapma baskısı ortadan kalktığında Brütalizm yumuşamaya başladı. 1969’da tamamlanan Opéra de Saint-Étienne’in cephesi insan el izleriyle süslendi. Betonun düzlüğü ile el izlerinin organik kıvrımlarının yarattığı karşıtlık, ilginç biçimde sarsıcı ancak davetkar bir ortam yaratıyor.

Çarpıcı güzellik

Concrete-10

Brütalist mimarinin tamamı kötü değildir. Yukarıda görülen örnekler, özlerini oluşturan kutudan nasıl çarpıcı güzellikler çıkabileceğini ortaya koyuyor. Yukarıdan aşağıya: 1975’te Hollanda Hague’de inşa edilen ve yakın zamanda yenilenen Maliye Bakanlığı, Washington D.C.’deki 1971 tarihli Third Church of Christ, Scientist ve İngiltere Birmingham’daki Bull Ring alışveriş merkezi ile yakın zamanda yenilenen Rotunda evleri bunun örnekleridir.

Daha nazik, daha hoşgörülü… Daha vahşi?

Concrete-11

Brütalizm ve esasında genel anlamıyla beton kullanımı, oldukça çekici ve hatta hoş organik şekiller ortaya çıkarabiliyor. Orange County UC Irvine’de yer alan Merkezi Kütüphane (en üstte solda) örneğin böyledir. Şekillendirilmiş, güçlendirilmiş betondan yapılmış tekrarlanan kemerler renkle birleşerek parlıyor. Son zamanlarda bazı Brütalist binaların sert görünümü, cephesinin kumlanması, renklendirilmesi gibi işlemlerle yumuşatılmaya başlandı. Gelecek hayaliyle inşa edilen Brütalist yapılar, birçoğumuz gibi biraz makyajla çok daha iyi gözüküyor.

Betonda Post-Brütalizm

Concrete-12

Tarihçilerin bir çoğu, Yapısal Ekspresyonizm (ya da postmodernizm) ve Dekonstrüksiyonizm’in başlamasıyla 1975’te Brütalist mimari tarzın soba erdiğini belirtir. Yapısal Ekspresyonizm, yapısal öğelerin cephede görünmesi yöntemiyle ileri teknolojiye sahip bir görünüm elde ediyor. Yani yapıyı olduğu gibi ortaya koyuyor. Ancak binalarda beton yine ana madde ve Brütalizm gibi görsel olarak ön plana çıkmasa da önemli bir rol üstlenmekte. 1976’da yapılan 1 US Bank Plaza (solda) ve Afrika’da 2010 Dünya Kupası için henüz yapılmakta olan Futbol Stadyumu’nda(altta) cephe kaplaması olarak fibre-C fibrecam beton paneller kullanılıyor.

Brütalizm geri dönüyor

Concrete-13

Görünen o ki, hem kamu hem de mimarlık çevreleri artık dekonstüksiyonist kıvrımlı, cam ve çelik yapılardan sıkılarak Brğtalizme geri dönüyor. “Yeni Brütalizm” olarak adlandırılan bu akım, dayanıklılık ve güvenliği ön plana koyan İsrail’de görülmeye başlandı. Ayrıca son dönemde ekonomideki düşüş de, hem kullanım esnekliği hem de ucuzluğu nedeniyle betonun kullanımını gerektiren bir zemin hazırlıyor.

Saf taş

Concrete-14

Betonun geleceğin binalarını inşa ederken de temel bir malzeme olacağı aşikar ve bu eski malzemenin yeni kullanım biçimlerine yönelik çalışmalar da sürüyor. Bu anlamda en önemli örneklerden biri Roma’da Parisch Church of Dio Padre Misericordioso olarak da bilinen Jubilee Church’dür. Richard Meyer tarafından tasarlanan ve 2000 yılında tamamlanan kilisenin önünde, İlahi Üçleme’yi temsil eden üç yükselen beton yay yer alıyor.

Kaynak: WebUrbanist
Çeviri: Mimdap

3 Yorum
  1. Bürütalizm sadece beton kullanımıyla özdeşlecek bir mimari tavır değildi. Tasarım ve yapı teknolojisinin kullanımında, malzeme seçimindeki tutarlılığın ifadesiydi. O günlerin en yaygın malzemesi olan betonu dışına sıva istemeden kullanmayı, betona nerdeyse heykelimsi ifadeler vererek tasarıma dahil etmeyi bir mimari dil olarak kullanmışlardı.
    Kalıp işçiliği adeta yapının bitmişinin kalıbı oluyordu ve şu betonarme karkas sistemden çok farklıydı.
    Betona kötü başka bir şeye iyi demek suretiyle işin içinden çıkmak mümkün değildir. Ancak bizim ülkemizde bana kalırsa ODTÜ yapılarında Behruz Çinici’nin bürütalizmi, Cengiz Bektaş’ın Türk Dil Kurumu ve Denizli deki banka yapısı sayılı örnekler arasındadır.
    Betonarmenin hiç bir özen gösterilmeden sıradanlaşması, bilip bilmeyenin eline düşmesi ve mimarisiz yapılara tüccar mantığıyla yönelinmesi kentlerimizin bugünkü kaotik, hiç birşeye benzemeyen ve hiç bir değer taşımayan görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
    Bu kötü örnekler bürütalizm değildir, büratalizmin hiç bir ilkesini orada göremezsiniz. Bürtalizm tasarımda baştan sona bir bütünlüğü ve etik tavrı gerekli kılmıştır.
    Saygılarımla

    Orhan Günçıkan | 20 Mayıs 2009

  2. Biz kendi kültür birikimimizden hareketle eski mimarimiz, günümüz ve modern ihtiyaçları birarada sentezleyerek kendi milli üslubumuz yörüngesinde, kopya ve taklide kaçmadan kendimize özgü şehrî ve mimarî çözümlerimizi geliştirmek zorundayız.

    Betonarme inşaat sistemi 60-100 yıl arasında son kullanım tarihi olan bir sistem. ABD ve Batıda ortalama 80 yıl civarındaki betonarme yapılar yıkılarak çelik olarak yenileniyor. Halbuki bizim ecdadımızın yaptığı kârgir yapılar bin-üç bin yıl arasında yaşayabilen yapılar. Bunlar hem tasarrufçu, hem insancıl hem de sağlıklı yapılar. Amerika’yı yeniden keşfetmeye, gayr-i insani yüksek mağaralar yapıp insanları sıkıntıya hiç gerek yok. Kendi mesken mimarimiz, kendi abidevî yapılar mimarimiz bizlere ışık tutacak harika eserlerdir.

    Ayrıca tespit ettiğim bir hususu belirtmeden geçemeyeceğim, metinde; “…en önemli örneklerden biri Roma’da Parisch Church of Dio Padre Misericordioso olarak da bilinen Jubilee Church’dür. Richard Meyer tarafından tasarlanan ve 2000 yılında tamamlanan kilisenin önünde, İlahi Üçleme’yi temsil eden üç yükselen beton yay yer alıyor.” deniliyor. Aslında tevhid dini olan Hıristiyonlığın sonradan içine giren “teslis=üçleme” inancının mimariye dahil edildiğini de görüyoruz. Bu da inancın mimariye yansımasına dair emsallerden biri olarak karşımızda duruyor.

    Hayati Binler | 31 Mayıs 2009

  3. brütalizm ahlaken ve sanata dair bir şeydir ve geçmişte buna daha fazla önem verlirdi. önemliydi çünkü mimarlık söylenmi olan bir uygulama bilgisidir. mantığı vardır, seçmeci değil yolunda yürüyen yolunu çizen bir fikriyattır. modrn dönemin sonundaki herşeyi şekiller arası tarnsfer gibi gören post modern den farklıdır. belli yönleriyle bugünden de farklıdır. brütalzimi beton çağıyla özdeş tutmak ve BÜRÜT BETON la yapılan olur olmaz herşeyi bürtalizmin katı yüz gibi algılama yanıltıcı ve eksiktir.

    osman balcı | 1 Haziran 2009


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org