|
8 Şubat 2016 |
Bu dönem Yeni Yüzyıl Üniversitesi Mimarlık Bölümünde, Proje III atölyesinde hazırlanan projelerin konusu “Kadıköy İçin Bir Kültür Merkezi”ydi.
Seçilen yer, Caferağa Mahallesinde, Barış Manço Kültür merkezi ile Caferağa Spor Salonunun bulunduğu ada ile bu adanın hemen altında yer alan ve Moda Caddesi ile arada engel teşkil eden kısımdı.
Programın kapalı alanları dört bölümden oluşmaktaydı. Bunlar: sergi salonu, tiyatro, derslikler ve sanat atölyeleri, kütüphane. Açık alanlarında ise bir park düzenlemesi, bir kent meydanı ve ikisi arasında ilişkileri kuracak ve 7 metrelik kot farkının aşılmasını sağlayacak merdiven, asansör, rampa gibi sistemlerdi.
Arsanın eğimli bir arsa olması, yapıların kazınmış ya da yükseltilmiş bir zeminde değil, arsanın çevre ilişkilerini de gözetecek şekilde kotlara uyularak yerleştirilmesi koşulu öğrencilerimizin karşılaştıkları ilk zorluk oldu. Programın zorlukları, kamusal alan kavramının ülkemizde tam olarak anlaşılamamış olması bir diğer engeli oluşturdu. Son olarak atölyenin baştan itibaren geleneksel (çizim, eskiz ve maket ile çalışma) ve çağdaş yöntemeleri (bilgisayarın tasarımda ve sunumda kullanılması) bir arada kullanması öğrencilerimizin yoğun gayretlerini gerektirdi. Bu dönem ilk kez fotoğraftan rölöve çıkartma tekniklerini kullandık, bazı öğrencilerimiz bu teknikleri kullanarak kendi rölövelerini çıkartıp projelerine eklediler. Bu da dönemimizin yeniliği oldu.
Atölyenin hedefleri:
1.Mevcut topoğrafya’yı ve çevre verilerini kullanarak yeni bir topoğrafya ve çevre oluşturarak proje yapma deneyimi kazanmak,
2.Yaratıcı ve yeni fikirlerin önemini göstermek. Kent ve dağ manzarası, kabuk ve içindeki kent, bir üç boyutlu kent dokusu oluşturan yapı, altında/üstünde/yanında yaşanan kent yapısı, kent kayalıkları…. gibi)
3.Nokta bulut teknolojilerini entegre ederek dinamik sunumlar yapabilme.
4.Biçim fonksiyon ilişkisinin dinamik anlatımı.
Dönemin değerlendirmesini yapmayı sizlere bırakıyoruz.
Orhun Alkan – Yılmaz Kuyumcu
Our project area in İstanbul, Kadıköy, Caferağa quarter, composed by Caferağa Hall and Barış Manço Cultural Center’s parcels up to Moda Street.
Programme: exposition hall, theatre, educational zones, library, park and city square
The objectives of the Studio:
1. Usage of topographic and environmental data for a new city complex project.
2. To show the importance of new and creative ideas. (The city and views of mountain, creating a building with spaces of the cities in a shell, forming a three-dimensional structure as an urban fabric, experiencing urban structure: under / above / alongside of the building, the city reefs…. etc.)
3. To make a dynamic presentation by integrating the point cloud technology.
4. By using new 3D and dynamic presentation ways for to express the form and function relationships.
Dönem içinde İstanbul’da yaptığımız gezilerimiz
Ahsen Kösdağ
Boşlukta, altında, üstünde, yanında yaşamak için bir köy tasarlamak
Arzu İncedere
Kentsel Faylar
Bengisu Çelik
Bir makine parçası gibi kent parçası
Berk Ünal
Kültür dağı
Cihat Arık
Kayalar ve keçiyolları
ÂÂ
Döndü Şahin
Organik organlar
Emre Demirel
Kenti yaşamak için kentsel boşluklar yaratmak
Emre Demirelli
Kentin objesi, meydanları ve parkı.
Enes Karakoç
Kentin mekanları kentin yapıları
Esra Şahin
Kentsel eğriler
Fatih Demirtaş
Bir meydan bir park ve binaları
Fatma Kılınç
Kentsel kuyruklu yıldız
İrem Sağlam
Parkta kütüphane, boşluklarda meydan, yüksekte kültür merkezi
Kübra Öztürk
Meydan ve Park arasında bir kültür merkezi
Lena Bonengel
Kent, meydan, park ve her noktasına ulaşılan kültür merkezi
Fatih Karaduman
Eğimle açılan park
Muhammed Tohumcu
Kentsel daireler
Rafet Taşçıoğlu
Kent avluları
Rıdvan Koçak
Dinamik kent
Rümeysa Özmen
Açılan cepheler
Sait Cesur
Set ve üstü
Seda Nurdoğan
Meydan, park ve kent boşlukları
Sophia Endabgabe
Kent ve çiçeği
Taner İzzet Acarer
Kentsel kayalar
Vanessa Kucharski
Kayan katmanlar
Yağmur Karaman
Kent dağları
Yunus Aydın
Kentsel topoğrafya
Yusuf Göbel
Zemine sadece dokunak kütleler
Zeynep Gülnur İzkesen
Kentsel daire
Hiç zamanına uymayan, iki “çılgın” hocanın onlara ayak uydurmak zorunda olan öğrencilerinin sıra dışı projeleri. Çok emek verilmiş işler sahiden. Mimar adayı meslektaşlarımı, Orhun ve Yılmaz hoca dostlarımı tebrik ediyorum.
Hasan Kıvırcık | 9 Şubat 2016Projeler anlaşılan artık gerçekçi görsellerden oluşmaya başladı. Mesleğimiz de giderek sınırlı, limitli, minimum bilgili çizimlerden bunlara dönüşmekte. Sonumuz hayrola demekten başka elden ne gelir? Köroğlu tüfek icat oldu mertlik bozuldu dermiş, anlaşılan biz de aynı durumdayız.
Aziz Basmacı | 21 Şubat 2016Bol fikir, bu fikirlere oranla çok az sonuç. Biz mimarlıkta tersi olur genellikle.
Anonim | 21 Şubat 2016Bu alanda aynı konuda bir yarışma açıldı. Yarışma açanların acaba bütün bu projelerden haberleri var mı? Merak ediyorum.
Aziz Basmacı | 21 Şubat 2016Yarışma dosyasındaki alan şimdiki Barış Manço ve Caferağa Spor Salonunun alanını kapsıyor. Yukarıdaki projelerde ise alan Moda caddesine kadar uzatılmış böylece bir park yapılacak kadar yer kazanılmış. Burada yapılacak bir parka kesinlikle çok gereksinim var. Eğer okulu başka bir yere alma imkanı var ise bu harika olurdu. Diğer taraftan gençleri kutlarım Aziz beyin hakkı var: fikirler tek başlarına yetmiyor onların bir de çok iyi ifade edilmeleri ve planların fikirleri hak edecek kadar iyi çözülmeleri gerekiyor.
Ali Selimoğlu | 21 Şubat 2016Geçen yılın aynı atölyenin projelerindeki alan şimdiki yarışmanın alanıydı. Onları incelemek isterseniz: https://www.mimdap.org/?p=161823 Ayrıca Moda caddesine kadar uzanan bir başka proje grubu daha var onların filmleri de https://www.youtube.com/watch?v=LrKdegdIlsc adresinden izlenebilir.
Anonim | 21 Şubat 2016Güzel çalışmalar fikirler var ama biz daha iyisini yapacağız inşallah yarışmada görüşürüz.
Anonim | 25 Şubat 2016Kendimi yurt dışı bir yarışmada sandım. Öğrencileri ve hocalarını kutluyorum.
Cenap Çalış | 14 Mart 2016Bravo… Bravo!!!
Bütün mimarlık fakülteleri bunu yapmalı. Böylece ne durumdayız anlardık. Piyasaya bakarak anlamak mümkün değil.
Aslı Şahin | 20 Mart 2016Şöyle bi baktımda yakın gelecekte mimarlarımızın inşaa edecekleri kentleri gördüm bi an sanki!!!
Sayın Hocalarım lütfen mimarlığın ve tasarımın temel ilkelerini öğretmeden gençlere çağdaş modern vs. adı altnda tasarımlar yaptırıp sadece farklı ve biçimi önde tutan böyle şeyler öğretmeyin göstermeyin
YAZIK ETMEYİN LÜTFEN
5 RENDER ALAN EĞİK YÜZEY YAPAN GENÇLER KENDİNİ MİMAR SANIYOR ,SONRA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRUYORLAR
OFİSİMİZDE STAJ YAPAN GENÇLERDEN GÖRÜYORUM Kİ GENÇLER MEREAKLI DEĞİL HOCALAR DA YÖNLENDİREMİYORLAR GENÇLERİ.
ÇAĞDAŞ MİMARLIK MODERN OLAN BU DEĞİL KANDIRMAYIN BİLMİYORSANIZ DA ÖĞRENİN, ÖZEL ÜNV. LERDEN PARA KANIYORUZ DİYE SES ETMEMEZLİK YAPMAYIN LÜTFEN, MİMARLIK GERİ PLANINDA BİRİKİM GEREKTİREN BİR MESLEK, AKSİ HALDE İYİ RENDER YAPAN MİMARLIK DİPLOMASI OLAN KİŞİ OLUNUR.
PROJELERİ GÖRÜNCE BUNLAR AKLIMA GELDİ GERÇEKLER ACI AMA,
KİMSE KUSURA BAKMASIN AMA ÜLKECE İHTİYACIMIZ OLAN AĞAOĞLU TARZI MİMARLAR DEĞİL. HEPİMİZ ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMALIYIZ , GENÇLERE İLKE VE PRENSİP ÖĞRETİN YAVAŞ YAVAŞ KENDİLERİNİ BULSUNLAR, BİZ OFİSİMİZE GELAN ARKADAŞLARA ÖĞRENDİKLERİ YANLIŞLARI UNUTTURMAKLA BAŞLIYORUZ.
GÜZEL OLMAYANI ALKIŞLAMAYALIM!
Anonim | 22 Mart 2016Niye? parkı bahçesi olan, meydanı olan kamusal alanı olan kültür merkezi tasarlamak üstelik de şu an tek cm2 yeşili olmayan taşlaşmış bir yerde tasarlamak ne zaman Ağaoğlu mimarisi oldu? Render sadece binanın bitmiş durumunu gösterir. Eskiden bunun için avuç dolu paralar öderdik. Artık zaman değişti, bu gün sadece renderlar kullanarak inşaat yapanlar var. Ustalar bile -abi bize resim ver diyorlar. Bu render düşmanlığı neden? Gençler biçimsel araştırmalara girecekleri yerde Ağaoğlu’nun taşlaşmış insan kutularını yapsalar mimarlık mı yapmış olacaklar?
Ali Kemal Yalçınoğlu | 25 Mart 2016Öncelikle çok teşekkür ederiz olumlu ve özellikle de olumsuz eleştirileriniz için. Önce kendimizi tanıtmak isterim, mezun olmamdan bugüne 37 yıl geçti. Eğitimde, Türkiye’de 25 yılı geçtim.
Çocukluğumda mimar dayımın tire-line ile yaptığı çalışmaları izlerdim. Pafta biterken taşan bir damla ile uykusuz gece tekrarlanırdı. Bizim de okula başlamamızdan hemen önce hocaların rapido ile çizim yapmanın çizginin güzelliğini ortadan kaldırdığını söyledikleri ve istemedikleri anlatılırdı. Tire-line’e göre grafos, grafos’a göre rapido dönemlerinin gelişmiş bilgisayarı sayılırmış.
Okul hayatımız boyunca mimari çizimlerde bilgisayar görmedik. Mezun olduktan çok çok sonra çok sayıda projenin ardından bilgisayar ile tanıştık.
Bilgisayar bizim mesleğe başlamamızdan yaklaşık on yıl sonra o da çok sınırlı olarak görülmeye başladı. Eğitimimiz sırasında aşılması en zor çalışma bir formu epür düzleminde ifade etmekti, bunun için gönyelerden cetvellerden aletler bile yaptık.
Bizim çok uzun bir dönemde geçtiğimiz bu aşamalardan muhtemelen gelen birisi olarak bilgisayar verdiğimiz değeri umarım anlarsınız. Eleştirilerinizden bu sonucu çıkarttık.
Günümüzde adım adım izlediğimiz çok sayıda aşamadan sonra artık bir yapıyı sanki inşa edilmiş gibi üç boyutlu olarak tasarlarken, uygulama sırasında karşılaşılabilecek tüm sorunların, daha tasarım aşamasında, cevaplandırılarak projeye dahil edilmesi dönemini yaşamaktayız. Tasarımın kuramsal temellerinden, uygulamada ortaya çıkacak yapıya, yapı fiziğine, maliyete en önemlisi uygulama bittikten sonra yapının nasıl yaşanacağına, boyutlarına, insanlar üzerindeki mekan etkisine kadar çok geniş bir alanda önceden fikirler üretmemizi sağlayacak bir ortam, bilgisayar destekli ortam, kuşkusuz en azından gelişmiş bir ortamdır. Eğitimdeki temel sorunumuz da bu kadar gelişmiş bir bilgi ortamına hakim olmayı gerektiren projenin eğitimi için verilen sürenin yetersizliğidir. Altı yıllık üstelik çok sıkı bir eğitimden gelen bir mimar olarak bunun bile yetersiz kaldığı dönemler yaşadım. Dört yıl şaka gibi. Hele hele projeye umursamayan okulların varlığı tam bir felaket. Diplomalarının bile sorgulanması gerekecek.
Bilgisayarın ilk dönemlerinde Autocad çizimlerinde öğrencilerde karşılaştığım en büyük sorun planların, cephelerin, kesitlerin birbirine uymamasıydı. Artık eğitimde eski yöntemin bir taklidi olan, bağlantısız çizimleri terk etmeye çalışmaktayız.
Buradaki projelerin amacı bilgisayar reklamı değil, en azından neler yaptığımızı göstermek ve tartışmaya açmak istiyoruz. Öğrencilerimizi başarılı ya da az başarılı olarak değil alfabetik sırayla sunduk, iyi bir çalışma kadar daha az bir çalışmanın da bunu hak edeceğini düşünüyoruz. Bu dönem öğrencilerimize arazinin topoğrafyasını kullandırırken ülkemizin genel uygulaması olan araziyi kazıyıp dibine bina dikme alışkanlığı ile mücadele etmemiz gerekti. O nedenle geçen seneye göre özellikle iki boyutlu ifadelerde zorluklar yaşadık. Ancak sonuç her şey eğitim için her geçen yıl bir sonrakine deneyimler, bilgiler aktarmakta. Eleştirileriniz için tekrar teşekkür ederiz.
Yılmaz Kuyumcu | 26 Mart 2016Benim eleştirilerim daha farklı olacak: Bir kere bir bütünlük yok, her türlü fikir, her türlü sunum üst üste konulmuş, bir atölyenin bir kuramsal bütünlüğü olması gerekir. Bir tarzı olması gerekir. Burada konu verilmiş ve öğrenciler sadece yapma eylemi üzerinden yönlendirilmişler. Yani hocaları onlara doğru mimari nedir? anlatmamış. Bütün projelere ard arda bakınca insanın içi kalkıyor. Bütün ile detay arasındaki ilişki daha az irdelenip, daha fazla bütüne zaman ayrılmalıydı. Kuramsal yön daha fazla yönlendirici olmalıydı. Öğrencilerin kimliklerine saygı göstermek evet ama bunun bu boyutta olması okulun pedagojik gerekliliğini sorgulatıyor. Madem öğrenci saygıyı hak edecek kadar yetkin o zaman okula ne gerek var? sorusu akla geliyor. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
Nazlı Akın | 30 Mart 2016Eğer mimarlık bir sanat alanı ise tek bir tarz, tek bir anlayış olmamasından daha doğal ne olabilir. Tek bir proje yapış yönteminin tekrarından ibaret, bütün projeleri birbirine benzeyen, adeta bir kalıptan çıkmış gibi ufak tefek ayrıntıları olan projeleri biz zamanında çok gördük ve yaptık. Hocamızın sınıfın içinde benim dediğimi yapacaksınız diye bas bas bağırdığını dün gibi hatırlıyorum. Bence bunun nedeni hocanın eleştirilmekten korkması ve kendine güvenmemesiydi. Zaten sonucunda da şehirlerimiz, şimdi yarışmalara bakıyorum da yarışmalarımız, iyi dediklerimiz hep birbirine benziyor. Bence eğer onaylanması gereken bir yönü varsa bu çalışmaların o da bireyin kimliğine gösterdikleri saygıdır. Bence tebrikler.
Burhan Oğulmuş | 30 Mart 2016Bunlar derin mevzular siz serin tutun.
Anonim | 30 Mart 2016Korkuluksuz, güvenliksiz halka açık yerler var bu projelerde, hatta projelerin ortak özelliği diyebiliriz. Bunlar bugünlerde alışık olmadığımız şeyler. Yakın gelecekte park girişlerinde bile üst aramaları yapılacağını düşünüyorum. O nedenle de bunlar çok kıymetli. Yarışmaya katılıyoruz ancak bize verilen arazi daha kısıtlı bir park yapabilecek yerimiz yok. Geçen sene Yeniyüzyılda yapılan projelerin arazisi bu yılki yarışmanın arazisi. Keşke sayın hocalarımız programlarına bir de spor salonu ekleselermiş.
Anonim | 1 Nisan 2016Zaha Hadid’in projesinin emsal hesabına vurulabildiği bir ülkede yaşıyoruz. Sokakların biçiminden yola çıkarak tasarladığı projesi bile helikopterden yapılmış proje diye adlandırıldı. Buradaki öğrenci projeleri bence bu ülke için çok fazla. Bizim dönemimizde örnek olarak Manufaturacılar çarşısı alınır ona benzer projeler yapılırdı, sonra onun yerini SSK binaları aldı onlara benzeterek çalıştılar. Şimdikiler anlaşılan çok farklı.
Ali İhsan Balkın | 3 Nisan 2016Bu projelere bakınca ve Zaha Hadid ismini görünce acaba mimarlık ikiye mi ayrıldı? Bir yanda günlük mimari yani sokaklarda gördüğümüz gibi diğer yanda büyük mimari Türkiye’de göremediğimiz bunun için artık yurt dışına gittiğimizde gördüğümüz gibi. Haksızlık etmeyelim biraz da ülkemizde yarışma projelerinde görüldüğü gibi. Eğer öyle ise artık bu konunun mimarlık çevrelerinde tartışmaya açılmasının zamanı gelmiştir. Mesela SMO bunu üstlenebilir.
Hasan Yaman | 5 Nisan 2016Bu gün Caferağa yarışmasının kologyumu vardı. Sergiye gittim. Bir kere belediyenin eline sağlık. Ancak projelere gelince bir ikisi dışında hepsi aynıydı. Jüri’de tümü arasından en kasvetli, en fazla dışarıya kapalı, en masif, en KALEKOL’a benzeyen projeyi seçmiş. Size bir şey söyleyeceğim sakın belediyekiler, jüri duymasın bence buradaki bir çok öğrenci projesi sergilenen projelerden daha iyi. Daha iyi çünkü araziyi daha iyi kullanmış, koskoca bir park çıkartmışlar, binalar daha mesafeli ferah, meydanlar meydana daha çok benziyor. Jüri ne diye iplemedikleri için (hocaları da juri başkanının dediği türden “uygulanabilirlik” diye bir şeyi sorun yapmamış ayrıca hem sergidekilerden hem de buradakilerden hangilerinin uygulanamaz olduklarını da anlamış değilim) sonuç olarak daha heyecanlı sonuçlar almışlar. Şimdi ne yapalım? Mimarlık bürolarını yasaklayıp, tüm proje işlerini kimseyi takmayan derstsiz tasasız öğrencilere mi verelim?
Anıl Namlı | 18 Haziran 2016Sağolun teşekkür ederiz. Ama yarışmacılara haksızlık yapılmamalı. Onların arsası yukarıdaki projelerin arsasının yarısı kadar. Tabi ki bu kadar fark olacak. Yarışma projelerini görmediğim için bir şey diyemiyeceğim. Ancak eminim güzel çalışmalar olmuştur. Çünkü yukarıdaki çalışmaları bizler tek başımıza ve bir çok dersin arasında yaptık. Yarışmadakiler ise ekip olarak tek bir proje yaptılar, bizden çok daha deneyimliler, imkanları çok daha geniş. Ama yine de teşekkürler.
“Kimseyi takmayan” “dertsiz tasasız” öğrenciler adına | 18 Haziran 2016