Arabalarla yaşadığımız birkaç yüzyılın ardından, bazı şehirler arabaların kentsel mekanların içinde pek de anlamlı olmadıklarını yavaş yavaş fark etmeye başladı. Bu durum sadece trafik kazaları ya da çevre kirliliği yüzünden değil; arabaların şehir içi ulaşımda pek de kullanışlı olmamaları nedeniyle de gündemde.
Yapılan araştırmalar Londra’daki trafiğin araç fazlalığı yüzünden günden güne yavaşladığını ve sürücülerin trafikte geçirdiği sürelerin her gün daha da arttığını gösteriyor. Aynı şekilde Amerika’da da insanlar 90 saatten fazla trafikte sıkışıp kalıyorlar. A.U.K de yapılan araştırma ise sürücülerin 1 yıllarının, 106 gününün park yeri aramakla geçtiğini gösteriyor. Türkiye’deki nüfus yoğun şehirlerde ise trafik her geçen gün daha da artmaya devam ediyor. Trafikte sıkışıp kalmak, çevre ve ses kirliliği, toplu taşımaların yetersizliği ise Türkiye’nin defacto gerçeği olarak görülüyor…
Şu anda dünyada sayısı her geçen gün artan yeni uygulamalarla kentler araçlardan arındırılmaya çalışılıyor. Şehirler arabalardan, daha iyi bir kentsel tasarım, yeni yollar ve yeni ulaşım hatlarıyla kurtulmaya çalışıyor. Milan’da sivil inisiyatifle ortaya çıkan yeni bir durum ise; birçok insanın arabalarını evlerinin otoparkına kapatıp ulaşım aracı olarak treni kullanması olarak kendini gösteriyor.
Aşağıdakiler ise, kentsel mekanı araçlardan arındırma politikasında başı çekenler ve 15-20 yıllık gelecekte bu planlamaları büyük ölçüde hayata geçirmeye hazırlanan şehirler…
MADRİD:
Madrid araç yoğunluğu ve trafik sıkışıklığında başı çeken şehirleren birisi. Bu ay uygulamaya giren bir yasayla araçsız meydanlar kullanıma açıldı. 1 kilometreyi geçen bir hatta araçların girişi yasaklandı ve bu alan sadece yayaya açıldı. Hala mahalle sakinleri araçlarını park etmek için araç girişi yapabilseler de, burada yaşayanların araçlarının dışında bir aracın bu alana girmesinin cezası $100. Atılan bu adımla Madrid önümüzdeki yıllarda tüm şehre yaymaya çalıştığı bu planlamanın pilot çalışmasını da yapmış oldu. Şehrin 7-24 kalabalık olan bu sokağı yayalar için yeniden planlandı.
PARİS:
Geçen yılın verilerine göre sokaklarının %30’u araçlarla dolu olan Paris, yeni yapacağı planlamayla araçların kent içindeki dolaşımını azaltmaya ve insanların araçlara yönelimini durdurmaya çalışıyor. Şehir merkezinde, Madrid’de olduğu gibi burada otumayanların haftasonları araçlarıyla gezinmesi yasaklandı ve bu yasanın önümüzdeki günlerde tüm hafta için uygulanması planlanıyor. 2020 yılı için yapılan şehir planlaması, kent içinde daha çok bisiklet hattı, kullanımı yasaklanan dizel motorlu araçlar ve çok yoğun kullanılan yollarda da elektrikli araçların sınırlanması öngörüyor. Rakamlar şimdiden düşmeye başlamış; 2001 yılında araçsız olan Parisli sayısı %40 iken şimdiki oran %60!
CHENGDU:
Çin’in güneyinde kurulacak olan uydukent Chengdu, banliyöler için yeni bir planlamayı da beraberinde getirecek. Çevre yollarıyla sarmalanmış kent modellerinin yerine her yere 15 dakikalık yürümeyle ulaşımı sağlayacak bir planlama yapan şehir plancıları, bu uydu kentte araçsız yaşamın nasıl olacağını kurgulamaya çalışıyor.
Planlama, Adrian Smith ve Gordon Gill tarafından yapılmış. Plancılar tamamen araçlardan arındırılmış bir yaya yolu yerine araç ve yayaların birlikte barınabileceği bir planlama yapmışlar. Kurulacak yeni yerleşke Chengdu şehrinin eski yerleşimlerine de geniş bir toplu taşıma ağıyla bağlanacak. Yeni kent planının 2020‘de tamamlanması öngörülüyor.
HAMBURG:
Hamburg araçları şehir merkezinden uzaklaştırmak için planlanmamış bir şehir olsa da, gelecek 15-20 yıllık planlaması dahilinde şehir merkezlerinin araçlardan arındırılması öngörülüyor. Hayata geçirmeye hazırlandıkları “yeşil bant” şehri çevreleyen parkları birbirlerine bağlayan, bisiklet ya da yaya olarak gezilebilecek bir rota çizecek. Yapılacak bu yeşil bant şehrin %40’ını çevreleyecek.
HELSİNKİ:
Önümüzdeki birkaç 10 yıl içinde Helsinki’de yeni bir konut yoğunluğunun oluşacağı öngörülüyor. Ama bu yoğunluk daha çok insanı barındırıken araçsız kent sokakları oluşturacak. Şehir plancılarının Helsinki için hazırladığı yeni planlama, şehri araca bağımlı strüktüründen çıkartıp yürünebilir ve hızlı ulaşımı sağlayacak bir toplu taşıma ağıyla dolu bir şehir yapmayı amaçlıyor. Paylaşımlı bisiklet, taksi kullanımı ve sıklaştırılacak toplu taşıma araçlarıyla şekillendirmeye çalıştıkları bu yeni şehir ağları Helsinki’de denenmeye başlanmış bile. Helsinki’nin asıl amacı ise araç mülkiyetini tamamen yok etmek!
MİLAN:
Milan da şehri araçlardan arındıracak yeni bir uygulamayı kent merkezinde test etmeye başlamış. Test aşamasında olan bu uygulamada, halihazırda sahip oldukları araçları evlerinde bırakan insanlar toplu taşımadan bedava yararlanıyor. GPRS teknolojisiyle araç lokasyonlarını belirleyen belediye bu şekilde ne kadar insanın bu uygulamaya katıldığını da net rakamlarla analiz edebiliyor. Şehirde toplu taşıma kullanımı bu uygulamayla her geçen gün biraz daha artmış ve her yeni gün ortalama 3 araç evlerin otoparkında kalmaya devam ediyormuş!
KOPENHAG:
40 yıl önce İstanbul’u aratmayacak bir trafiğe sahip olan Kopenhag’da yapılan planlamalarla popülasyonun yarısı bisiklet kullanımına teşvik edildi. Şu anda Avrupa’daki en çok bisiklet kullanıcısına sahip olan Kopenhag, yaptığı en son uygulamayla 60’larda yapılan yaya yolunu araç girişine kapatmış.
Bu şehirlerden hiçbiri tamamen araçlardan arınmış değil ve hiçbir zaman da bunu başaramayabilirler. Yine de gelecek tasvirinde şehirlerimizde artacak araç yoğunluğunun tehlikelerinin ve kentlere getireceği kaosun farkındalar. Bununla birlikte ütopik olarak görülen bu durum; uzun bir aradan sonra şehir plancılarının kenti asıl kullanıcıları olan yayaları düşünerek planladığını gösteriyor.
İSTANBUL:
Çok yakınımızda olan bu değişimlere karşın 15-20 yıllık sürede Türkiye kentlerinde paralel değişimler pek de olacak gibi gözükmüyor. Sivil inisiyatiflerin çoğalmaları ve belediyelerle yapılacak ortak çalışmalarla katılımcı bir belediyecilik anlayışı hayatımıza girebilir.
Sivil inisiyatiflerin bu gelişimlerdeki önemi çok büyük. En son Düzce Depremzedeleri örneğinde gördüğümüz katılımcı planlama süreci, kullanıcı, tasarımcı ve planlamacıların bir arada çalışıp ortak paydada işler çıkartabileceğini hepimize gösterdi.
Özellikle İstanbul-Ankara-İzmir gibi büyük şehirlerde araçsız yolları düşünemiyor olsak da, yaşadığımız şehirlerin nüfus artışları bu oranlarda devam ederse kentin kalabalık, kaos ve kirlilikten patlamaması için yeni bir planlamanın ihtiyaçtan çok zorunluluk olduğu çok açık.
DÜZCE DEPREMZELERİ: BİRLİKTE MÜCADELE, BİRLİKTE TASARIM MÜMKÜN!
Kaynak : www.kot0.com
Araçlar şehirleri yok eden şeyler kanımca. Ne kadar azaltılırsa insanların şehri kullanmaları o kadar çoğalacak.
araçsız kentler uygarlık seviyesinin bir göstergesi. batıda yaygınlaşıyor. umarım bize de aynı oranda sirayet eder.