İzmir Aliağa Horozgediği köyü yakınlarında işletilen bazalt ocağının kapasite artırımı için yapılan ÇED halkın katılımı toplantısına köylülerin “kanser oluyoruz, ölüyoruz” feryatları damga vurdu. Kirli sanayi tesisleri ile kuşatılmış köyün yanı başındaki bazalt ocağı için yapılan ÇED toplantısında yapılan sunumun ciddiyet düzeyi, dağıtılın broşürde İzmir Aliağa’da yapılan bir toplantı için Malatya İl Çevre Müdürlüğünden izin alındı ibaresinde belli oluyordu.


KİRLİ SANAYİ KÖYÜ KUŞATTI

Topraklarının büyük kısmı demir çelik fabrikaları, cüruf döküm alanları, haddehaneler ve bunların depoları tarafından satın alınan Horozgediği köyünün güney kısmında da bazalt ocağı işletmesi açılınca adeta köye nefes alacak alan kalmadı. Zaten köylülerin büyük kısmı bu kirli sanayi kuruluşları nedeniyle solunum yolu hastalıklarından şikayet ederken, durumun ciddiyeti köy kahvesinde yapılan ÇED toplantısında bir kez daha görüldü. Köye birkaç yüz metre yakınlıktaki makilik ve ormanlık arazide 5 yıldır bazalt ocağı işleten şirket, kapasite artırımı ile 114 milyon ton bazalt üretmeyi hedefliyor. ÇED toplantısında projenin tanıtımını yapan firmanın toplantı sırasında dağıttığı broşür, faaliyetin çevresel etkilerini tartışıldığı toplantıya şirketin ne kadar önemsiz hazırlandığını da ortaya koydu. Broşürde bazalt ocağı işleten şirket için şu ifadeler yer alıyordu; “Yatırımcı firma… kırma ve eleme tesisi için Malatya İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünden izin almış ve üretime başlamıştır.” Broşürün ve çevresel etkilerle ilgili kısımların “kopyala-yapıştır” tarzında hazırlandığı bu örnekle sınırlı kalmazken, faaliyette kullanılacak su miktarı, kaç ağaç kesileceği, alanın genişliği gibi birçok konuda bilginin olmadığı ortaya serildi.

‘DEVLET BİZİ ÖLÜME TERKETTİ’

ÇED toplantısında faaliyete yönelik eleştirilerde bu duruma vurgu yapılırken, yöredeki sanayi kirliliğinin kümülatif etkisi ve buna hiç değinilmemesinin altı çizildi. Foça Çevre Platformu ve Aliağa Çevre Platformundan gelen yaşam savunucuları da yöredeki sanayi tesislerinin yarattığı kirliliğin bölgeyi artık tek çivi çakılamaz hale getirmesine rağmen yeni termik santrallerin yapıldığına dikkat çekerek bunu “akıl tutulması” olarak nitelendirdi. Yaşam savunucularının tepkilerine işletmecinin kendi köylerinde olduğunu ve kendilerinin sıkıntıları bulunmadığını söyleyerek karşıya çıkan iki köylü yine kendi köylüleri tarafından susturuldu. Köylüler, köydeki ölümlerin neredeyse tamamının kanserden kaynaklandığını belirterek, “Bizler her gün ölüyoruz. Her tarafımız kuşatıldı. Bizi burada ölüme terk etti devlet” diye şikayetlerini dile getirdi.

‘KÖYDEKİ ÖLÜMLER KANSERDEN’

Bazı köylülerin ÇED toplantısında anlattıkları köyde yaşanan sağlık sorunları ve köylülerin yaşadığı dramı anlatıyor;

Fuat Turhan: Biz kanseri tanıdık, biz kanserden kaybettik. Annem babam kanserden öldü. Ben de kanserden öleceğim biliyorum. Başka vatandaşlarım kardeşlerim kanserle tanışmasınlar. Biz erken ölüyoruz ama zengin değiliz. Gırtlağa kadar borcun içindeyiz. Hepsi yatlarda katlarda.

Ahmet Türkel:
Bu insanlar daha fazla ölmesin, yeter! Burayı kurtaramayız artık.

Köy Muhtarı Halit Çetin: Bizim tek derdimiz insan sağlığı. Köyün yüzde 80’i kanserden ölüyor. Akciğer kanseri. Ben de kanser oldum. ÇED raporu alınıyor, alındıktan sonra iş bitiyor. İnsanların sağlığına herkes sırt çeviriyor.

Remzi Okay:
Bu bacalar bizi öldürüyor. bacalar asit salıyor. Nefes alamıyoruz. Gırtlak kanseriyim. Hanım kanser. Sağlık Bakanlığı bazı ilaçları da vermiyor. Bu tesislere biz karşı değiliz ama önlem alınsın. Bize en fazla zarar veren Ege Gübre. İsteseler yollarımızı yaparlar fabrika sahipleri. Yollarımızda altın olsa eğilip de almazsın.


Özer Akdemir
Kaynak: Evrensel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir