Mimarlık ürününü; “inşaat/yapı veya bina” olarak, mimarı “çizen” bir meslek mensubu olarak ve müteahhitliği de “en çok kira yardımı yapan /en büyük (ama kullanışlığı şüphe götürür)” yapı kullanım alanını veren müteşebbis olarak tanımlayan bir kamuoyu karşısında, bazı tasarım ve uygulama sorunlarını masaya yatırarak çözüm yolu geliştirmenin zamanının geldiğinin değil, geçtiğinin kanaatindeyim. Tarihin en köklü mesleklerinden biri olan mimarlık; özünde problem çözücü bir meslektir.Kullanış-sağlam-güzel ve ekonomik binalar tasarlamak ve yapmak/yaptırmak, bu konuda yürürlükte olan imar nizamnamesi (geçerli olan terminolojisi ile imar mevzuatı; yani İmar Kanunu, Yönetmelikleri, Plan notları, sığınak-otopark-yangından korunma Kanun ve Yönetmelikleri vd) ve teknik şartnamelerin birlikte yorumlanması ile mümkün olabilmektedir.

SORUNLAR & ÇÖZÜM ÖNERİLERİ yazılar dizisinde; tasarım doğrulanma kriterlerinden biri ve toplum indinde en az bilineni olan imar mevzuatına, tasarımın ufkunu genişletecek bir perspektifle yaklaşmayı yapılması gereken zorunlu bir adım olarak görüyorum. Mimarlık yapan her mimarın hemen her adımında karşılaştığı bu sorunları bir ağlama duvarı haline getirmeyecek ve sorunların çözüm önerilerini de yazılarımda dile getireceğim. Umarım mimarlık meslek mensupları tartışma ortamına sunduğum bu teşhis edici sorunlar ve çözüm önerileri konusunda; nitelik anlamında gereken katkıları ile paylaşımda bulunurlar. Bunun sonraki adımı, inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izni veren onay mercileri ile hukuksal mevzuatın “mimarlık ürünü lehine” dönüştürüleceği “imar hukuku normlarında” toplum yararına yeni düzenlemelerin yapılması için baskı grubu oluşturulmasıdır. İlk yazıda binaların cepheleri ile ilgili; tasarımcı mimarın, yapımcı müteahhidin, kontrol merciindeki yapı denetim şirketleri ile yapı kontrol şefliklerinin karşılaştıkları sorunları dile getirmeye çalışacağım. Ve tabii çözüm önerim ile birlikte…


Yapı malzemeleri ve teknolojisindeki gelişmeye paralel olarak günümüzde inşa edilen binaların çok büyük bölümünde muhtelif dış cephe elemanlarının; işlevsel (gölgelik-saçak-güneş kırıcı vb) ya da bezeme/estetik (yatay/düşey silme-korniş-söve-eli böğründe-kemer-tonoz-mukarnas vb )amaçlı kullanılması yaygınlaşmıştır. İnşaat ruhsatı veren ilgili onay mercilerinin (Bakanlık/Bağlı İl Müdürlükleri/Belediye vd) proje tasdik birimleri; inşaat ruhsatına esas statik-mekanik-elektrik projeleri ile süperpoze edilmiş mimari avan ve ruhsat uygulama projelerine onay vermektedir.

mobil mp3 indir

Proje Tasdik Büro’ larından alınan onay esas mimari projelerin; ısı yalıtım projeleri ile uyumlu boşluk-doluluk oranları ve yapı dış kabuğunun enerji performansına ve betonarme projeleri ile uyumlu bina taşıyıcı sistemi ile süperpoze edilmiş bina dış konturlarına uygun olması, İmar Kanunu ile Planlı Alanlar için Tip İmar Yönetmeliği’ de tarif edilmiştir. Bu onaylı proje ile yapı inşa edilirken; bir taraftan yapının dış cephesi ile ilgili malzeme seçimleri ve cephede kullanılacak işlevsel yada bezeme cephe eleman/bileşenlerinin tercihi ile uygulayıcı firma tarafından mimari proje müellifinin kontrol ve denetiminde projelendirilmesi zorunlu bir iş aşaması haline gelmiştir. Bu durumda; yapı kullanma iznine (iskan) esas bina dış kabuğunun (cephe) uygulama sürecinde yeniden tasarlanması ve projelendirilmesi aşaması günümüz inşaat /yapım sürecinin güncel gerçekliği haline gelmiştir.


Uygulamaya esas olarak tercih edilen işlevsel ve bezeme malzemelerinin sistem plan-kesit ve detayların yapılması/yaptırılmasının, iskan aşaması için aranması gereken bir proje sürecini geliştirdiği aşikardır. Burada esas olan; ısı yalıtım hesap ve projelerindeki bina boşluk-doluluk oranlarının değişmemesi, değişmesi durumunda inşaat ruhsatına esas projelere (mimari proje-ısı yalıtım projesi) ilgili değişikliklerin işlenerek tadilat ruhsatı alınmasıdır. Boşluk-doluluk oranları ile binanın ısı kaybı hesaplarında bir değişiklik olmaması durumunda dahi; binanın iskan aşamasında; binaların tamamında ama öncelikle özellik arzeden cephe sistemlerinin tercih edildiği binalarda, uygulama cephe plan-kesit ve detayları hazırlanarak proje onayına sunulmalıdır. Bu durumda hem uygulamadaki keyfiyet ortadan kaldırılmış olacak, hem de yeni inşa edilen tüm binaların MİMARLIK ÜRÜNÜ olmasının önü açılacaktır. Güzel yaşanılır yapılı çevre ürünleri; yapıyı iskan eden kullanıcıları kadar, yapı ya da yapılar topluluğu ile ilişki kuran çevreyi de mutlu edecektir.

web tasarım


Dış kabukta (bina cephesi) dikkat edilecek husus; yapının kullanım alanının, taşıyıcı sisteminin, bağımsız bölüm adedinin ve ısı kaybı hesaplarına uygunluğunun değişmemesidir. Sorunun çözümü; imar mevzuatına ( Kanun, Yönetmelik, Plan Notu vd) aşağıdaki gibi bir madde eklenmesi ile mümkün olacaktır:
“Binaların dış cephesinde; yapının kullanım alanı, taşıyıcı sistemi, bağımsız bölüm adedini ve enerji performansını değiştirmemek kaydı ile işlevsel ve bezeme elemanları/bileşenleri kullanılabilir. Yapı oturma izni (iskan) safhasında bu kurallara uygun detaylı cephe sistem projelerinin Yapı Kontrol Şefliklerine onay için sunulması zorunludur. Bu projelerde kullanılan yapı eleman/bileşeninin; yapının fiziksel konforu ile ilgili ölçülendirilmesi yapılacağından sınırlandırıcı bir ölçü koyulmayacak, projesine uygunluk esas olacaktır.”
Kanaatimce böylesi bir hukuksal düzenleme ile; mimar ürünü ile bütünleşecek, mimarlık ürünü olarak bina çevresi ile barışacaktır.

karşıyaka epilasyon

 

Salih Şencan

11 Comments

  1. İstanbul’da 3 adet İmar Yönetmeliği ve 2 Bakanlık genelgesi yürürlükte olup en çok alan (m2) çıkaran Mimarlar tercih ediliyor.

  2. Ağlamak da fena olmayabilir. En azından duruma tepkidir. Belki gözyaşlarımızla mimarlığı yeniden yüzdürebiliriz. Mesela ben, her AKSARAY’önünden geçişimde gözümden iki damla yaş geliyor.

  3. Biraz da mimarlara iş düşüyor. Daha dik duran mimarlar olması lazım eskisinde olduğu gibi. Müteahhitin ucuz yapma isteğine karşı durabilen, kendine tarz oluşturmaya çalışan tasarımcılar şart. Ağlama duvarında yer kapmak değil, müşterisine ben böyle yapıyorum diyen mimar lazım.

  4. ağlama duvarı olsun istememiştim yazım,kim nereye bakıp yutkunmak istiyorsa özgürce yutkunabilir..ben daha iyi mimarlık ürünü nasıl verilebilir konusunda hep ileri adımlar atma çabasında oldum..ben kendime ve yürütüğüm faaliyete saygı duyan ”ne olacak bu mimarlığın hali”eksenli pasif/edilgen bir yapıda hiç olamadım..hiç bir konu aşılamaz değildir,aşılamama durumunu ne meslek odasının eksikliğinde ne kamu yönetiminin ”ben yaptım sen uy”mentalitesinde ,ne müteahhitlerin mimarı yönlendirme ya da kendisini mimar yerine ”atama” ilkelliğinde aramak sorunu çözmez..bu işin kuralı bu işi hakkını vererek yapanların;yapı üretim sürecinde geçerli ve yürürlükte olan,imar mevzuatı ve teknik mevzuatı mimarlık lehine yeniden ve yeniden yapılandırmasıdır..

  5. Türkiye’de mimar bir hain, bir düşman, bir potansiyel suçlu olarak görüldüğü sürece bizim mimarimizin adam olma şansı hiç yok. İnşaatı bürokratik engelleri aşma yarışması, bürokratı panoda mimarın üstünde şereflendirilen kişi, müteahiti işin gerçek mimarı olarak görülmesi içler acısı mimarlığımızın da baş nedenidir. Mimdap’a Arkitera’ya hatta Kologyum’a bakar bakar yutkunuruz. Ki o bile bizim içler acısı durumumuzda bir şeydir.

  6. Ben bu kriterlerle hem tasarım yapan ofislerin hem de onların projlerine bakan belediyelerin davrandıklarını zannetmiyorum. Genellikle mimarın tahayyülünde olan şey imar yasaklarına girmiş oluyor. Mimarın binasında özellikle vurgulamaya çalıştığı diyelim dış cephe elemanını “bunu çıkarın, bu olmaz…” gibi imarcı raportör belediyede buduyor.

    Şencan’ın söylediği iskana kadar kontrolu ve iskan safhasında gerçekleşmesine bakılması işleri ise belediye ve yapı denetimi ortalamasında nasıl çözülüyor, denetim denen şey beton sağlamlığına ve kontur gabari aşmamaya bakılmasından öteye geçiyor mu bilmiyorum.

    Fakat burada bir diğer öge işveren-mal sahipleri (özellikle sahibi demiyorum, artık çoklu bir karar verme, karışma söz konusudur) tavrıdır. Bu tavır gemellikle m2 ye endeksiidir ve “en fazla m2 veren mimarın” işi iyidir. Dolayısıyla cephenin formu işveren açısından prestij olarak algılanması bile bir eğitim, karşılıklı algı-bilgi geliştirme sürecidir ve şu anda bana kalırsa çok gerilerde bir konudur. Tartışma sebebi değildir. Hele güneş kırıcı ile güneş denetimi, ısı yalıtım meseleleri “kat karşılığı bina yenilemesi” mevzularında gündem dışıdır, talep gören bir konu değildir.

    Sonuç bu yüzden acıklıdır fikrimce. Tabi böyle piyasanın böyle müteahhidi, böyle mimarisi, böyle belediyesi, böyle (eğer birşeyi denetleyecek ve müdahale edecekse…) odası ortaya çıkıyor.

    Şencan’ın söylediklerinde hepimizi provoke eden, bilgi verirken sarsan bir taraf var aslında. Mimari proje piyasayı ve talebi de değiştirebilir, adımlayarak bir farklı noktaya taşıyabilir mi? Aynı şekilde denetçi konumundaki kamu ayağı daha açık fikirlerle “bunu çıkar, bu yok , bu olmaz…” cı tavrından çıkıp mimarın düşünce sistematiğini anlamaya çalışabilir mi? Tektipleşmeyi biraz olsun kıracak bir yöntem bulunabilir mi?

    Enseyi karartmamak, yine de uğraşmak, “balik anlamazsa halik anlar” diye doğru saydıklarımızla kentsel değişimin armağanı yeni mülk sahipleri beğeni formatını zorlamak kanımca gereklidir.

  7. Eğer insanlar uçacak diye bir yasa çıkartırsanız sadece insanların başka şeyler yapmasına olanak sağlarsınız. Bazı şeylerin yasalarla değil geleneklerle ve değişen geleneklerle yapılması gerekir. Bu da Mimarlar Odasını uyduruk mesleki denetiminden çok farklı çalışmalar yapmasını gerektirir. Ama Salih Bey çok haklı bir farkla Türkiye’de imar demek kaos demektir.

  8. Aslında Türkiye’nin temel mimari sorunu mimarı iplememekten ona güvenmemekten imarı bir m2 sorunu olarak görmekten, yönetmelikleri bürokrasiyi arttırma ve işbilirliği arpalık sağlama aracı olarak görmekte, doğal olarak da çağmış, etikmiş, meslekmiş, sanatmış güzellikmiş, kullanışlılıkmış kaale almamakta. Yoksa tabi ki sadece tasarım da kullanılan malzemeler değil ifade şekilleri bile çok değişti ve iki boyutlu epür mantığı ile yapılanlar artık yeterli değiller. Güneş kırıcıları olan bir cephede güneş kırıcıları da göstermek isterseniz pencerelerin önüne geleneksel anlatım tekniklerine aşina olanlara karanlık anlamsızmış gibi gelen çizgiler gelecektir. Üç boyut ise maazallah söz konusu bile değildir. Bu gün dünyanın önde gelen neredeyse tüm mimarlık eserleri imar yasamıza aykırıdır. Corbusier, Mies Van Der Rohe ısı yönetmeliğine, Wright emsal kullanımına daha çağdaşlardan tümü bizim imar kanunumuza aykırı durumdadır. Mimarlar sahtekar üçkağıtçı muamelesi görürken bir taraftan da bebek gibi yan mesleklerle kontrol altına alınırlar. Eğitimleri her yıl geriye gider, dersleri kaldırılır. Zır cahil, cehalet konusunda doktora yapmış profesörlük mevkine ulaşmış rektörlerin, dekanların elinde oyuncak olurlar.

  9. Şu anda belediyeye götürülen projeler ile avan proje diye müşteriye sunulan projeler arasında çok sıkı bir kaos var. Yukarıda anlatıldığı gibi bir izahata acil ihtiyaç var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir