Türkiye'deki Hyde Park ve Kamusal Alanın Anlamı - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Türkiye’deki Hyde Park ve Kamusal Alanın Anlamı
Share 17 Şubat 2009

“Hyde Park” markası ve çeşitli yerlere hyde park  yakıştırmasının asıl önemi oradaki “speaker corner” dan gelmektedir.

Genel anlamıyla “park” anlamını belki de bizler daha fazla biliyoruz. Parklarımızı ve kentsel yeşil alanlarımızı nasıl koruyoruz sorusuna sağlam yanıtlar veremesek bile “park” bizde irili ufaklı boşlu alan, dinlenme yeri, yeşil alan, bazen içinde havuzu olan topluma açık (veya kapalı…) kullanımda yerler olarak bilinir. En küçüğü semt parkları, bazen bölge parkları, ulusal parklar ve son yıllarda ana yol kenarlarında, sahil dolgu alanlarında oluşturulan düzlüklerin çimlenmesi, içinde bisiklet ve yürüme yolları yapılmasıyla “park” laştırılmıştır.

Hülasa bizde park denince yeşil, çim, ağaç, havuz, oturma bankı, çiçek… anlaşılıyor ama bu orayı “Hyde Park” yapmıyor.

Belki İngiltere’deki demokrasi geleneği içinde vatandaşın kendi başına kendi derdini açıklaması doğal kabul edilse bile bu geleneğin bulunmadığı ülkelerde bir anlamda sahiden bir buluş karakterini taşıyor.

Gördüğümüz kadarıyla Kadıköy Mühürdar Caddesi üzeri, Surp Takavor Kilise Meydanı’nda yüksekçe bir yere çıkan herhangi biri gündelik sorunlardan, mahallesindeki koşullardan, geçim sıkıntısından güncel siyasetin her meselesine kadar görüşlerini açıklıyor. Zamlardan, doğal gaz faturalarından, elektrik-su fiyatlarından, hayat pahalılığından ve bir çok diğer şeyden şikayetçi olan herhangi bir yurttaş bunları kendi dilinde, kendi anladığı şekilde serbestçe ifade edebiliyor.

Halkevleri inisiyatifinin ortaya koyduğu ve Cumartesi günleri oluşturduğu bu platform belki de yeni bir buluş ve bizde ilk görüşte Hyde Park benzeri bir uygulama gibi izlenim bırakıyor.

Hyde Park Geleneği
Hyde Park’ın bu anlamda ilginç sayılabilecek bir de tarihçesi var.

“İngiliz tarihinde VIII. Henry, dinin savunucusu olarak bilinir… Yaşadığı dönemde çeşitli reform hareketleriyle sarsılan Papalığı tüm gücüyle savunmuş ve Luther’ci düşüncenin hızını kesmede önemli roller oynamış…

VIII. Henry’nin tarihe geçmesine yol açan bir başka neden de Hyde Park’ı sahiplerinin elinden almış olmasıdır. Çünkü Parkın sahipleri o dönemde Westminister Papazları’ydı. Bu Papazlar da yaşadıkları dönemin her türlü nimetinden bolca yararlanan tiplerdi…

Park, o dönemde yine şimdiki amacından farklı olarak kullanılıyordu. Elizabeth döneminde av bölgesi, I. Charles döneminde de at yarışlarının yapıldığı meydandı… Park, 1851 yılında ilk uluslararası serginin açılmasına da ev sahipliği yapmıştır. ”

Hyde Park Nedir?
Hyde Park’ın “Özgürlük Kürsüsü” Bursa’ya Taşınıyor
Üniversitelere Hyde Park Modeli Geliyor

Serbest Kürsü
Kral VIII. Henry, Hyde Park`ı, 1536 yılında özel bir yasa çıkararak söylendiği gibi Westminster rahiplerinin elinden aldı. Hyde Park`ı, dünyanın en ünlü parkı haline getiren olay ise 1866`da yaşandı.

Karl Marx`ın da içinde bulunduğu Reform grubunun lideri Edmund Beales, herkesi parka yürüttü. Hükümet, göstericilerin parka girişini engellemek için, bütün kapıları kilitledi. Ama yaklaşık 200 bin gösterici, bütün çitleri ve kapıları kırarak, parkı işgal etti. Böylece, bu tarihten itibaren, muhalifler kendilerini ifade alanı olarak Hyde Park`ı seçmeye başladı.

O gün bugün İngiltere’de bu kürsü kullanılıyor. Burada ifade edilen sözler kürsünün serbestliği ve kürsünün masumiyeti ilkesiyle herkes dilediğince konuşuyor. Toplumsal uzlaşı neticesinde şimdiye kadar söylenen sözlerden dolayı hiç kimsenin kovuşturmaya uğramadığı bir özgürlük noktası olduğu biliniyor.

Kamusal Mekanın Özü
Söz söyleme ve dilekte bulunma=ifade özgürlüğünün, verilen bir ‘hak’ olarak kullanılmasından çok talep edilerek ortaya konması ayırıcı bir özelliği oluşturuyor. Vatandaş belki de çok sayıda serbest kürsüler istiyor. Sorunlarını dile getireceği kürsüler istiyor. Kim dinler, ne olur, nasıl dikkate alınır kısmından daha önemli olarak şimdilik ve ilk aşamada konuşmak, içindekini dışarıya çıkarmak, baskıladığı sorunlarını gün yüzüne kavuşturmak istiyor. Meselenin ayırd edici taraflarından biri de bu sayılabilir.

Kamusal alan düzenlemelerinde siyaset meydanlarının kurulması elbette önem taşıyor. Özellikle uzun yıllar özgür ortamların esirgendiği, fikir özgürlüğünün kısıtlandığı, görüş açıklamanın bir bedele tabi olduğu toplumlarda “serbestlik” çok önem taşıyor. Nitekim Türkiye çeşitli noktalardan yüzünü batıya, özgürlükçü dünyaya, çağdaş standartlara döndüğü zamanlarda bu eksiğini hatırlıyor ve “hyde park” lar yaratmak gereğini vurguluyor. Örneğin Bursa Merinos dönüşüm alanında “Hyde Park” kurulacağı söyleniyor. Ama burada altını çizelim, konu edilen şey yeşil alan ve içinde su nfigürleri bulunan bir park değil, bir köşesinde “speaker corner”  yani serbest kürsü bulunan park ve ya kamusal alan öne çıkarılıyor.

Kadıköy Kilise Meydanı ölçeği  ve kullanımı ile Halkevleri’nin bize Hyde Park esintisi getiren önemli buluşu sayesinde Cumartesi günleri bir özgürlük noktası yaratmış gibi görünüyor. Halkevleri belki debu platformu; güncel seçim atmosferine bir katkıda bulunmak, yerel yönetim seçimleri sırasında bu kentte yaşayanların günlük meselelerini, yaşam alanları üzerinde akıllarına gelenleri serbestçe söylemeleri için akıl etmiş olabilir. Yine vatandaşın “nasıl bir yerel yönetim istediğini” tasvir etmesini, bunu düşünmesini ve paylaşmasını bir siyasal-sosyal çalışma olarak öngörmüş bulunabilir.

Ancak bu örnekte olduğu gibi, bizim aklımıza “yapıldığında oluyormuş” dedirten bu örneği yaşatmış olmaları bile Halkevleri yapılanmasının topluma bir katkısı olarak görülebilir.

Kamusal mekanın kullanımının bir noktasında “serbest kürsülere” kavuşmak görüldüğü kadarıyla İngiltere’den yaklaşık 150 yıl sonra olsa bile yine İngiltere’deki gibi halkın kendi istemine dayalı olarak ortaya çıkabiliyor.

Kadıköy Hyde Parkı’nın Öğrettikleri
Kadıköy Ermeni Kilisesi önünde Kadıköy Belediyesinin laf aramızda güzel düzenlediği, oturma taşları, bir timsah yontusu ve yer kaplamasıyla farklılaştırdığı, küçük meydana kimlik kazandırdığı nokta şimdi bu girişimle birlikte artı bir değere daha kazanmış oldu.

Kadıköy Tarihi Çarşı içinde en yoğun geçiş noktalarından biri olan Kilise Meydanı’nda aslında yerleşik bir kürsü, fiziki anlamda tanımlanmış bir konuşma köşesi yok. Halkevleri bu meydanı düşündüğünde oturma taşlarının birinin üzerine konuşmak isteyen vatandaş çıkıyor. Yine bir başka taşın üzerinde seyyar bir ses cihazı ve ondan çıkan mikrofon konuşmak isteyen vatandaşa veriliyor. Vatandaş istediği kadar, istediği sürede aklındakileri kafasındakiler bitene kadar anlatıyor. Akışkanlığı çok olan dört yolun kesişme noktasındaki meydanın ortasında, konuşmaları ilginç bulanlar durup dinlemeye başlıyorlar. Biri konuşmasını tamamladığında başka biri mikrofona uzanıyor. Şartlar bu kadar basit ve mütevazı aslında.

Görüntü aldığımız ve kısmen aralıklı yağışın olduğu gün, konuşmalar yapılırken kamusal alanda her ne kadar son yıllarda yasalarda yapılan değişikliklerle “gösteri ve yürüyüş” yapmanın engelleri büyük oranda kaldırılmış olsa bile ‘ne olur- ne olmaz’ düşüncesiyle yeterince polis, dizildikleri yerden serbest kürsüde konuşma yapanları ve onları izleyenleri izliyordu. Bu durum bile kamusal alanın kullanılma kalitesi, güvenirliği, sahiden özgür bir alan olup olmaması üzerine değişik fikirler veriyordu elbette.

Ancak, kentsel alanda mekanların tek tek kişiler kadar ve ya kişiler gibi toplumların da özgürleştiği, toplumsal olarak da kendisini ifade ettiği, öğrendiği ve tekrar öğrettiği, kendini bir çeşit ifade ederken yeniden ürettiği bir çerçeveyi temsil ettiğini fark etmeliyiz.

İşte bu çizgiden bakıldığında Kadıköy Kilise Meydanı “özgür konuşma köşeleri” olan parklara, kamusal mekanlara ne kadar gereksinimiz olduğunu bize bir defa daha gösteriyor. Demokrasiye ihtiyacımız olduğu kadar onu üretebileceğimiz araçlara, kürsülere ve meydanlara da ihtiyacımız var.

Kentleri düzenlemekten, yenilemekten, dönüştürmekten bahsederken herhalde hiç unutulmaması gereken şeylerden biri de toplumu daha fazla özgürleştiren bu mekanların kente kazanımı olmalıdır.

8 Yorum
  1. Meydan kullanımına alışık olmayan bir gelenekten gelen toplum konuşmayı severse de bütün doğulu ülkelerde olduğu gibi kendi arasında ve kyda geçmeyenini sever. Ortalıkta konuşmak zordur, alışık değilizdir. Bence bu ilkelrden biri. Kim düşünmüşse bravo doğrusu.
    Kadıköy gibi modern bir yerden başlamış olması ise bence çok tesadüf değil. Doğru yer bence. Talep de doğru.

    Leman Direk | 17 Şubat 2009

  2. bizde parklar yeşillik olsun diye bile insan kullanımına yeterince açık değil. ayrıca bizde yeşil parklar dümdüz çim, meydanlar da insanlar önünden vapura trene otobüse koşuşsun diye düşünülüp böyle serbest kürsü filan hiç sıraya bile konmaz.seçim zamanları seyyar ses cihazlı minübüsler sadece vatandaşın adına ve o partinin lehine bu yerlerde konuşmalar yapar. vatandaş ya dinler ya alkışlar. ona söz düşmez genellikle.

    olcay karaca | 17 Şubat 2009

  3. Türkiye’nin açıklığa ihtiyacı var. Demokrasiyi tam kullanamayan güdük toplumdan hak ve özgürlükleri tam kullanan bir toplum olması gerekir. Bunun için daha epeyce yol olması gerekse de bu misaliniz inanılmaz. Açık kürsülere olan ihtiyaç her meselede görünüyor. Temsili demokrasiyi kuşa çevirip temsil etmeyi karikatür yapanlar yine bu toplumun kendi açmazlarından biri. Açık kürsüler bu hegomonyayı delen noktalar gerçektende ve çok umut verici.
    Kutluyorum bu meydanı yapanları ve oraya o kürsüyü koyanları.

    Nezahat Altan | 18 Şubat 2009

  4. nerede oradaki demokrasi nerede buradaki demokrasi. 150 sene demişsiniz bu sadece takvim farkı. bir de kalıplaşmış zihniyet farkını ekleyin üstüne.

    Necdet Özince | 19 Şubat 2009

  5. Kadıköyümüz için ülkemizde bir ilkse bu gerçekten oldukça mühim bir demokrasi başarısıdır. O meydanların serbestlik kürsülerine ev sahipliği yapabilmesi yılların hülyasıdır.

    coşkun kılıç | 20 Şubat 2009

  6. kamusal alan mı bu kavram var mı türkiye de hadi bir kesim söylese bile uygulaması var mı bu meydanları kullananlar hele böyle sözün serbest olacağını umud ederek kullananlar bir şekilde deprem riski gibi bir risk alıpı oraya çıkıyor bugün birşey olmaz birgün gelir neler neler olur
    yürek işi yürekli iş

    ali osman fincancı | 22 Şubat 2009

  7. Arkadaslar bu soruyu bilen varmi hyde park nerede lutfen cok acil gonderirseniz cok mutlu alurum

    sultan | 20 Kasım 2015

  8. Yazının içinde Hyde park için özel bölüm ve dosya var. Zahmet edip okursanız fazlasıyla bilgilenmiş olacaksınız.

    Nermin Öztekin | 21 Kasım 2015


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org