Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Binası - MİMDAP
Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Binası
Share 23 Eylül 2013

Arif Atılgan

1970 li yılların ortaları idi. İlk mimarlık büromu açacaktım. Dekorasyon çalışmaları sırasında duvarları boyayan boyacı laf arasında mimarların renginin gri olduğunu söylemişti. ‘Hadi canım sende’ demiştim ama o anda yeni aldığım ilk arabamın ve o yıl yaptığım ilk inşaatımdaki marleylerin rengini gri seçtiğimi anımsadım ve irkildim.

Genel olarak başka mimar tanıdıklarımın da hep griyi tercih ettiklerini saptadım. O olaydan sonra griden özel olarak kaçınmaya başladım. Bunda evlendiğim eşimin ressam olmasının bana çok yardımı olduğunu itiraf etmeliyim.

Bu duygular içersinde baktığım Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Binasının her tarafının gri olması bana çok ilginç gelmiştir. Zihnimde yer eden bu Gri Binayı anlatmak istiyorum.

Öncelikle binanın satın alınmasında konuya olumlu bakanlardan biri olduğumu söylemeliyim. Eski yapıların bulunduğu tarihi çevredeki birkaç yeni binadan biri olduğunu tespit etmiştim. Buna rağmen o yıllarda yeni bina almak isteyen Oda için elverişli olduğunu, en azından paranın çarçur edilmemesi ve iyi bir yatırım olması bakımından konuya olumlu bakmıştım.

Bina alındıktan sonra Odaya uygun hale getirilmesi için tadilat yapılması gerekmekte idi. Bu iş için kurulan Bina Komisyonunda ben de vardım. Komisyonun ilk toplantısında ekonomik olarak sıkışıldığında binanın kiraya da verilebileceği fikrine sert bir şekilde karşı çıkmıştım. İstanbul dışında işlerim olduğu için daha sonraki toplantılarına devamlı katılamadım. Katılabildiğim son toplantısında ise cephenin, yanlış anımsamıyorsam, Hindistan’dan getirilecek kırmızı taş ile kaplanması talep edilmişti. Bu taşa da karşı çıkmış bizim geleneksel malzemelerimizin kullanılmasını savunmuştum. Ancak kırmızı taş kabul edilmişti. Bundan sonraki toplantılara katılamadım, açılışa gelebildim. Açılışta yenilenen binanın içinin de dışının da gri yapıldığını görmüştüm. Belli ki kırmızı taştan vazgeçilmişti. Hâlbuki binanın satın alındığı hali daha renkli ve sıcaktı.

Gri Binanın, mimarların ve STK ların kullanımında aktif bir bina olacağını düşünmüştüm. Örneğin: Yıllardır mimarların ihtiyacı olan bir Lokal burada gerçekleştirilebilirdi. Bana göre giriş katında yapılacak Lokal bütün mimarların kullanabileceği çok yararlı bir mekân olabilirdi. Hatta yıllardır Mimarlar Odasında bu düşüncenin yerine getirilmemesinin en önemli sebebi olan, orayı kullanan meslektaşların muhalefet yapacakları endişesi bu sefer giderilmeli, mağlup edilmeliydi.

Binanın en üstü çatısız teras kat şeklinde idi. Burada ancak yaz mevsimlerinde küçük bir büfenin hizmet ettiği açık kafe olabilir diye düşünülüyordu. Zaten manzarasını karşıdaki Yolcu Salonu tamamen kesiyordu.

Ancak geçtiğimiz günlerde, gazeteci Onur Baştürk’ün alttaki köşe yazısından burada bir restoranın işletmeye açıldığını öğrenmiş bulundum.

‘FerahFeza nasıl olmuş
Şu yazlık nemli ortamda İstanbul’da yeni açılan mekan bulmak zordur. Herkes açılışını eylül sonuna filan erteler.
Karaköy’ün en yenisi FerahFeza ise sonbaharı beklememiş, kapılarını açmış.
Önceki gece “Nasılmış?” diye gidip baktık, yemek yedik.
İşte geriye kalanlar:
Mimarlar Odası’nın terasına konuşlanmış mekanın girişi hayli sevimsiz. Bürolara has beyaz aydınlatmanın hakim olduğu girişi apar topar geçip asansöre yönelseniz de nafile. Mekana direkt çıkan asansöre değil de ötekine binince salak gibi, sonradan kat kat merdiven tırmanmanız cabası…
Evet, mekan adı gibi ferah feza. Eski yarımada manzaralı terası geniş, arkadaki balkona konuşlanmış barı da öyle.
Yemek esnasında tuhaf talihsizlikler yaşamadık değil. Tam domatesli börülceyi yerken bir sinek gelip tabağın içine yapıştı. Ya da intihar etti diyelim (“Sineklerin Börülcesi” adlı eserimin esin kaynağı olacaktır bu sinek).
Arkadaşın yediği organik pilicin bir kısmı ise mosmordu. Servis elemanları “Şarap sosundan olabilir” dedi.
Ama heyhat, arkadaş yiyemedi o morarmış görüntü sonrası pilicini.
İstanbul’da yaşayan yabancılar hangi ara duymuş burayı, şaşırtıcı.
Eğer böyle 12 kişilik masalar halinde gelmeyi sürdürürlerse, yabancı yoğunluğu bakımından Karaköy’ün 360’ı olabilir pekala FerahFeza.’

Çatı Katının Denizden Görünüşü

Anlaşılan binamızın terası kiraya verilmiş ve buraya bir restoran açılmış. Kurum içersindeki mekânların kiraya verilmesinin doğru olmadığını hep iddia ederim. Ancak mimarlara Lokal beklerken yabancılara restoran açılması herhalde Mimarlar Odasının “kamu yararı” anlayışından olsa gerektir.

Çatının manzara görmesi için tabanının yükseltilmesi gerekmekte idi. Sanırım öyle yapmışlar. Bir de çatının üzerinin örtülmesi olayı var. Üzerinin örtülmüş halinin mimarisi acaba eski Bina Komisyonu tarafından görülerek mi tercih edildi? Mimarlar Odası Binasının yeni çatısının Galata Kulesi, Doğan Apartmanı, Yolcu Salonu Binaları gibi tarihi yapıların arasındaki görüntüsünün siluete etkisi uzun süre tartışılacaktır herhalde. Bana göre bu “mimari tarz” Mimarlar Odasına yakışmıyor. Hatta detay hataları var. Sanırım kışın su vs alma anlamında arızalar çıkacaktır. Deniz tarafındaki gemilerden görülebilen çatıdaki bu inşaat, binanın ön ve arka sokaklarından hiç görülememektedir? Bu görüntü maharet sonucumu, yoksa tesadüfen mi oluşmuştur? Ruhsata bağlanması gereken bu tadilatın projelerine ÇED Raporu düzenlenmiştir herhalde.

Ön Cephe


Arka Cephe

Şimdi sormak istiyorum. Bu semtte başka bir bina böyle bir şey yapsa idi Mimarlar Odası’nın tavrı nasıl olurdu?

Yıllarca yöneticilik yaptığım için bu binada çok fazla anım vardır. Bir akşam çeşitli sanatçıların da katıldığı önemli bir etkinlik yaşanıyordu. Ben eşimle bir iş için üst kata çıkmıştım. Aşağı inmek için bindiğimiz asansörde Yaşar Kemal ile rastlaşmıştık. Aşağı ininceye kadar Onunla çok hoş sohbet etmiştik. Kendisine bu sürenin hayatımızın en önemli ve mutlu zaman dilimi olduğunu söylemiştik. Daha sonra birlikte çektirdiğimiz fotoğrafları hala elde edemedim. Binadaki en önemli anım budur.

Mimarlar Odası binasında yapılan bu restoranı kesinlikle doğru karşılamadığımın bilinmesini isterim. Maalesef hayırlı olsun demeyeceğim.

36 Yorum
  1. Arif bey siz takke düştü kel göründü demeye getiren bir yazı kaleme almışsınız ki bu mimarlar odası çevresi açısından sizi çok zor duruma düşürecek bir şeydir. Hiç bir tespit cezasız kalmaz biliyorsunuz, cezanız neyse çekeceksiniz, bilmiş olun…

    Fuat Önal | 23 Eylül 2013

  2. Bula bula koca İstanbul’da odanın binasının üstüne yapmış olduğu ilave katı mevzu bahis etmeniz, üstelik “Ferah Feza” adında ünlü bir lokantanın açılmasından sonrai gazetelerin yeme içme ve magazin sayfalarında bunca yer etmesinin akabinde fevkalede cüretkar olmuş efendim. Başka yerlere bakabilir, başka konularla iştigal edebilirdiniz malumaliniz, bu hususta Fuat beye iştirak ediyor ve şimşekleri üzerinize çekerek üzüntü yaşayabileceğiniz ihtimalini belirtmek istiyorum.
    Saygılarımla

    SERDAR OKÇU | 23 Eylül 2013

  3. Kadıköy Temsilciliğinin son olağan genel kurulu öncesi danışma kurulu toplantısında Merkez yürütme kurulu üyesi arkadaşımız
    Temsilciliğin güvenliği için oluşturulan kameraları kastederek
    temsilciliğe gelmek istemediğinin temsilciliğin televizyonlarda
    gösterilen biri bizi gözetliyor evine benzediğini bu yüzden temsilcilik binasına girerken ayaklarının geri,geri gittiğini
    söylemişti.Heralde şimdi bu arkadaşımız İstanbul şubesinin terası
    resteorant olunca istanbul şubesine giderken ayaklarım iler ileri gidiyor koşarak gidiyor diyecektir

    Nihat Köksal | 23 Eylül 2013

  4. Sayın İstanbul Mimar Odası Yöneticileri. Binanızın üzerine ferah bir şekilde yaptırdığınız bu feza lokantasının “çatı ilavesi literatürüne” geçmesi ve projelerinin “örnek” oluşturması için odanızın internet organından yayınlanmasını, “mimarlara mektup” matbuatınızda basılmasını istiyorum.
    Mümkünse açıklama raporunuzda binaların üst katlarında yapılan ilave imalatlara nelere dikkat ettiğinizi, hangi konsepte uygun bir fikirle bu inşaatı yaptığınızı madde madde yazılı ve açıklamalı olarak biz mimarlara aktarmanızı rica ediyorum.
    Açıklamalarınız bir anlamda zorda kalan ve bina üstlerini nasıl tamamlayacağım diye kara kara düşünmek zorunda kalan mimarlar için can simidi olacaktır. Üstelik yol gösterici ilkeleriniz yayınlanırsa yanlışlığa düşecek ve istemeden ranta geçit verecek bazı meslek grubu üyelerimizi korumuş, kamusal alanda hata yapıp “çed” çekincesi almasının önüne geçmiş, bir nevi bu ülkeye bir kez daha hizmet etmiş olursunuz.
    İlke ve açıklamalarınızı bekliyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

    Ali Kondakçı | 23 Eylül 2013

  5. ben arka cephede daha müdahale edilmemiş bir alan görüyorum. oranın da ele alınması ve çatı katı dahil tamamlanması lazım.

    berrak | 23 Eylül 2013

  6. Ferah Feza / Hayretlere Seza

    Raşit Gökçeli | 23 Eylül 2013

  7. kat ilavesinde kendini aşmış bir durum açıkçası. olur da bu kadar mı zarif olur diye düşünmek geçiyor insanın içinden. gazetelerden yemeklerle ilgili bilgi alıyoruz fakat tasarımcısını merak ediyoruz. yoksa istanbul şubenin deneyimli yönetici kadrosu arta kalan zamanlarda bir el atıp ortaklaşa mı tasarladı çatı lokantasını? merak işte.

    necmi yazgan | 23 Eylül 2013

  8. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin kentin merkezi bir yerinde olması iyi.

    Yer tercihi doğru oldu. Ancak kamuda yaşanan tipik sorunları bu yapının mimarisinde de görüyoruz. Bu konu bence hak ettiği gibi konuşulabilmeli, kimse alınmamalı. Önemli olan bu tür sorunları sağduyulu bir şekilde tartışabilmek. Amaç ders çıkarmak ve sorunu çözmek olmalı.

    Açıkça söylemem gerekirse binanın halini ilk gördüğümde böyle devralındı diye düşünmüştüm.
    Uyduruk bir şirket yapısı, kötü bir banka şubesi tasarımı gibi gelmişti bana.
    Gerçi malzemeler yeniydi ama gene de bir sakillik vardı.
    Bu bina Mimarlar Odası gibi bir kuruma hiç yakışmıyor. Boş yere para harcanmış.
    Bir simge yapıdır, ne de olsa. Mimarların ortak kuruluşunun mimarlığa nasıl baktığını gösterir. (Bu ilk değil. Daha önce Yıldız’daki Dış Karakol binasına suni deri süslü koltuklara da şaşırmıştım.)

    Yöneticiler mimar olunca kararları da kendileri veriyor. (Gerçi olmasalar da öyle.)
    Bu da biraz siyasetçilerin durumuna benziyor. Meseleyi kendi kararları ile yalnızca “iş görülsün, ihtiyaç karşılansın” mantığı ile çözmeye çalışıyorlar. Böyle olunca da karşımıza böyle basmakalıp binalar çıkıyor. Oysa mimarların meslek kuruluşunun yapısı mimarların mimarlığa bakışı açısından bir örnek olmalı.

    Bence sorun şurada: Bina komisyonu olabilir, olmalı. Ama bir de proje müellifi olması lazım. Bu projenin mimarı kim? Siz biliyor musunuz?
    Mimarlar Odası yönetimi eğer bir mimar kullanmayı bilmiyorsa, bina böyle olur.

    Restoran konusu da öyle. Tipik neoliberal modeldeki davranış biçimi.
    Oysa burada güzel bir araştırma mutfağı yapılabilir, burası esnaf zihniyeti ile yalnızca para kazanmak için değil, cazip bir buluşma noktası olarak çok daha iyi enerji veren bir yere dönüşebilirdi. Bu fırsat heba olmuş.

    Amsterdam’da yeni açılan kütüphanenin üzerinde bile “restoran” var ama tam da dünyanın ekosisteminin korunması, organik tarım yöntemleri, değişik kültürler ve yenilikler üzerine kullanıcılarını bilgilendirecek deneysel bir alandan oluşuyor ve binanın işlevine katkıda bulunuyor.

    Bence kurumlar ilk önce kendilerini düzeltmekle işe başlamalı. Yönetime gelen ekipler kendi tercihlerine göre kamusal alanı kapatmamalı.
    Mimarlar Odası binası aslında bugün yaşanan sorunlara bir örnek teşkil ediyor, kamuda mimar kullanmadan yapılan uygulamalara.

    Bu yapılanı bir mimar tasarlamıştır, mutlaka. Ama ortaya çıkan mimarlıkla ilgili bir düşünce ürünü değil.
    Sorunu bütçe sorunu gibi görmek isteyenler olabilir. Ancak daha az bütçe ile çok daha nitelikli bir iş yapılabilirdi. Restoranın durumu da zaten bunu gösteriyor.

    Selamlarımla,

    Korhan Gümüş

    korhan gümüş | 23 Eylül 2013

  9. Sayın Fuat Önal ve Sayın Serdar Okçu
    Lütfen kusura bakmayın. Sizleri tanımadığım veya anımsayamadığım için yorumlarınızı sağlıklı yorumlayamadım. Yazdıklarınız, direkt olarak tarafınızdan veya dolaylı olarak başkaları tarafından sizin kanalınızla bana gönderilmiş bir mesaj mıdır? Dövüyor musunuz seviyor musunuz anlayamadım da.
    Bunu başkaları da tam olarak anlayamadığı için sormak ihtiyacı hissettim.
    Sevgiler.
    Arif Atılgan

    Arif Atılgan | 24 Eylül 2013

  10. Korhan Bey merhaba,

    Yazınızı okuduktan sonra uzun zaman önce üzerinde düşündüğüm bir konu hakkında fikirlerimi dile getirmek istiyorum.Yazdıklarınıza katılıyorum ve eklemek istiyorum. Hiçbir şehir de İstanbul’da olduğu kadar yitip giden fırsatlar olmamıştır diye düşünmek sanırım yanlış olmaz ve gittikçe hızlanan bir çizelgede son 10-15 yıl bize bu durumu çok acı bir şekilde kendini gösterdi, göstermeye devam ediyor. Karşılaşılan bu durumlar insanın içini acıtıyor. Çevremiz hızla gerçekleşen bir yapılanmanın içerisinde ve mimari düşünce yoksunu, özünü kaybetmiş yapılar sorgusuz sualsiz çoğalarak hepimizi tüketiyor. Bu yoksunluk en küçük ölçekten en büyük ölçeğe her alanda izlenebiliyor. Kanıksamaya ise uzun zaman önce başladık bu durumu.

    Mimarlar odası Karaköy binası ise İstanbul’da yer almaya, var olmaya çalışan sayısız örnekten sadece biri. Arif Bey’in bahsettiği ‘kırmızı taş cepheli’ binanın Mimarlar Odası tarafından basılan monografisinde Mehmet Konuralp’e ait olduğunu görebilirsiniz. Belli ki proje için kendisinden bir öneri sunması istenilmiş. Mimarlar odası tarafından basılan kitabında projeye ilişkin kısmi bir plan ve cephe görünüşleri yer alıyor. Kitap içerisinde yer alan verilerin sağlıklı bir değerlendirme yapılması için oldukça yetersiz olduğunu düşünsem dahi ‘Kırmızı taş’ın’ Konuralp’in projesinde basit bir malzeme seçiminin ötesinde mimari bir düşüncenin ürünü olduğunu anlamak hiç de zor değil. Konu malzemenin rengine indirgendiğinde ise bir çıkmaza giriyoruz diye düşünüyorum. Taş’ın kırmızı olması Hindistan’dan gelmesi, cephenin sıvanıp üzerinin boyanması gibi konuları saatlerce tartışabilir ve konunun özünü ıskalamış oluruz. Bir yapının artık içerisinde yer aldığı bağlamda bütünsel olarak şehir ve şehirin barındırdığı kültürel yaşam ile bağlantılarını kuruyor olması gerekiyor. Günümüzde gözlemlediğim durum ise etrafımızda vücut bulan çoğu yapılaşmada bu durum göz ardı ediliyor ve ‘temiz pak’ yapılar inşa edilmek isteniyor. Belli ki Mimarlar odası da mimari düşünceden vaz geçerek veya dozunu neredeyse yok denecek kadar azaltarak ‘temiz, pak’ bir yapıya yönelmiş. Bu konuları saatlerce tartışabileceği çözüm üretmekte hevesli, azimli, genç bir çok mimarın ve mimarlık öğrencisinin, akademisyenin varlığı görmezden gelinmiş.

    Özetle odanın mevcut yapısı gerek barındırdığı program gerekse mimari açıdan ne içinde bulunduğu bağlamda Karaköy ile ne de esas kullanıcıları olan mimarlar ile bağlantılarını kuramıyor. Oysa ki bu kadar önemli bir konumda bu fırsat yakalanabilirdi. Çok daha zengin bir yapı olduğunu düşünsem dahi Konuralp’in yapısını savunmak niyetinde olmadığımı belirtmek isterim. Çözülmesi oldukça zor olan sorun ise herkesi ilgilendiren konuların kapalı kapılar ardında bir kaç kişi ile birlikte çözülmeye çalışılması. Sanıldığının aksine bu durum bir çözüm olmaktan çok uzakta ve sorunu katbekat büyütülmüş hali olarak karşımıza tekrar çıkarıyor.

    Selamlar.

    Sami Metin Uludoğan | 24 Eylül 2013

  11. Sayın Atılgan, cevabi yazınızı şimdi okudum. Bu neşriyattaki önemli hususlara vurgu yapan araştırma yazılarınızı beğeniyle okuyorum. Ben bir önceki Fuat beyin yorumuna nükteli bir şekilde iştirak edeyim derken sanırım kendimi yeterince ifade edemedim, anlaşılamadığım için özür dilerim.
    Çok mühim bir yapısal problemi hem de mimarlar cemiyetinin odasındaki misalinizdeki şekildeki kusurları aktarmışsınız. Bundan dolayı oda idarecileri ve yakın bazı çevreleri tarafından eleştirilebileceğiniz ve hatta haksız muameleye uğrayabileceğiniz ihtimalini dilim döndüğünce aktarmak istemiştim.
    Saygılarımla

    SERDAR OKÇU | 24 Eylül 2013

  12. Ben yapılan ilaveyi çok şık bulmadım açıkçası ifade edeyim. Çok sıradan birşey olmuş. Madem burası mimarlar odası biraz daha dikkatli olması gerekirdi. Ticari bir kaygıyla malını değerlendiren herhangi birinden ne farkı kalır yoksa, ki hiç farkı kalmamış bu yapılan ile.

    Ahmet Eğilmez | 25 Eylül 2013

  13. bu eklentinin hoş bir tarafı yok. metin yazarı nazik bir eleştiri yapmış. adı mimarlıkla geçen bir meslek birliğine hiç yakışmıyor. fakat asıl önemlisi meslek odası bunu bir eleştiri olarak bile görüyor mu, bir yanıt verip kendini mi savunacak yoksa aldırmayıp hiç ses çıkarmayacak mı? bence meslek birliğinin yazılarında belirttiği gelişmiş demokrasi ülkelerinde böyle bir eleştiri görmezlikten gelinemez. ama burası türkiye ve istanbul mimarlık odası.

    cemil öztürk | 29 Eylül 2013

  14. bu berhanede yemek yerken lezzet ve panorama tadına ulaştığını addeden ve bu konuda yazı neşreden zevat cemiyetimizin maateessüf entellektüel-modern yüzünü temsil ediyor..ne kadar acıklı,ironi olsa bile..güzellik kullanışlılık ucuzluk ve sağlamlık=mimarlıktır görüşünden sonra bu kitsche övgü düzmek ya da eleştirmek için zamanı olanlar ne yazık ki ”entellektüel” belki de gusto sahibi ya da gurme addediliyor..trajikomik..bu binanın alım süreci ve dekorasyonu 2 genel kurul önce OY ÇOKLUĞU ile aklanmıştır,ben ve bazı dostlarım aklamadılar..NE KADAR İYİ YAPMIŞIZ…

    salih şencan | 30 Eylül 2013

  15. Merhabalar Arif bey,
    Öncelikle -benimde çok taze haberdar olduğum- Ferahfeza konusuna değinmeniz nedeniyle teşekkürler ediyorum.
    Düşüncelerinizin belkemiğini oluşturan aşağıdaki 2 önemli hususa katılmamak mümkün değil,…
    -Odanın mevcut yapısı gerek barındırdığı program gerekse mimari açıdan ne içinde bulunduğu bağlamda Karaköy ile ne de esas kullanıcıları olan mimarlar ile bağlantılarını kuramıyor.
    -Çözülmesi oldukça zor olan sorun ise herkesi ilgilendiren konuların kapalı kapılar ardında bir kaç kişi ile birlikte çözülmeye çalışılması. Sanıldığının aksine bu durum bir çözüm olmaktan çok uzakta ve sorunu katbekat büyütülmüş hali olarak karşımıza tekrar çıkarıyor.
    Bu nasıl iştir ki,
    – Öncü ve örnek olmak gereken durumda falso yaparak birilerine koz vermek ,
    – Bu yetmiyormuş gibi, oturacak ,buluşacak ,konuşacak bir yeri olmıyan meslekdaşlarımızın en çok eksikliğini duyduğu LOKAL mekanı yapmak dururken Restorana kiraya vermek.?
    – Kimse,mimarlara özel? %20 iskontodan bahsetmesin zira, o fiyatlarla kaç arkadaşımız 100 tl ye öğle yemeği yer de 20 tl ıskonto alır, bunu şu ana kadar düşünmeyenler bir düşünsün.!
    – Ayrıca Restoran nedeniyle giren çıkan meslek dışı kontrolsüz insan trafiği de işin cabası.
    – Yanlıştan dönülmesi(bu DeFacto dan kurtulabilmek) için neler yapmalıdır? ,Yanıt için ayrıntıları öğrenmek gerekli ve bir panelde görüşülmelidir diye düşünmekteyim.

    Selamlarımla,
    Ümit SÖNMEZ 4005

    Ümit SÖNMEZ 4005 | 30 Eylül 2013

  16. piyasa-değer transferi-rant diyerek çıkılan yollardan, İstanbul’u ranttan kurtarmak iddiasından binanın üst katını olabilen en yüksek kiraya vererek “harcamalar için kaynak” yaratma düzlemine yumuşak iniş yılların “ilerlemeci” politikasının son duraklarından biri olsa gerek. üstelik çok vasat bir mimari düzenlemeyle.

    Mehmet Turhan | 30 Eylül 2013

  17. Sayın Arif Atılgan’a mimarlar odasının tepesine çöken bu restoranı görünür hale getirdiği için teşekkür ediyorum.Ayrıca böyle bir çirkinliğe mimarlar odasında rastlıyorsak bu şehirde hiçbir mimari düşünce ürünü olmayan binaya laf etme şansımız kalmamıştır.Acaba binanın müellifi bu kanuni ruhsat sorunu olduğu belirgin ilave için ne düşünmektedir.Bu modern yapının üstündeki gecekondu görünümlü ilaveye mimarlar odası nasıl onay verdi,bir onay varsa bundan üyelerin niçin haberi olmadı.Bir daha mimarlar odası eliyle yapılan böyle bir ilave yapı görmemeyi ümud etmek istiyorum. Erol Özdoğan

    Erol Özdoğan | 1 Ekim 2013

  18. Yazımda daha çok üst kata odaklandığım için öncesini kısa geçtim. Ancak hala bu kadar ilgi gördüğüne göre küçük bir eklenti yapmak isiyorum.
    İlk toplantıda ben konuyu kısa kesip yarışma yapılmasını önermiştim. Ancak red edilmişti.
    Arif Atılgan

    Arif Atılgan | 1 Ekim 2013

  19. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nin binasını yerinde görmedim, binayı hiç kullanmadım, restoranda da yemek yemedim. Bu nedenle yazarın eleştirilerine veya karşı görüş bildirenlerin ifadelerine hiçbir yorumum yok. Ancak bir dönemler Oda merkezinde görev yapmış biri olarak söyleyebilirim ki, Oda mekanlarını işletmek kolay değildir. Hele bunu Oda’nın bizzat yapmasına olanak yoktur. Bu nedenle mekanın bir işletmeci vasıtasıyla yaşatılmasında bir yanlışlık yok. Ama bu, işletmecinin tamamen kontrol dışı bırakılması anlamına da gelmez elbette. Mekanın dekorasyonundan tutun da, menülere ve fiyatlarına kadar kontrol elbette olmalıdır. Yazılardan anladığım kadarıyla bu yapılmamış. Umarım yöneticiler buna duyarlık gösterirler.

    Hasan Özbay | 7 Ekim 2013

  20. Hasan bey, mesele sadece odanın lokantacılık yapması yapmaması meselesi değil. Lokal diye de birşey var ama değil mi? Oda herkeste çok eleştirdiği bir ticari kuruluşa verip bunun kirasını (üzülmesinler rant demeyelim) alıp çekilme kolaycılığına düşmese, mimarların gelip gideceği bir yerin dış görünümünü de ciddiye alırdı.
    Pardon, önemli mi diyenler var belki ama burası kasaplar, şöförler cemiyeti değil sonuçta. Mimarlar diye bir lafı durmadan kullanıyorsanız bazı şeyleri de “mimarca” yapmaya mecbursunuz. Mesela oturduğunuz binayı, en azından onun üzerindeki çekme-çıkma katın yorumunu.

    Efe Akbulut | 8 Ekim 2013

  21. Sevgili Arif Atılgana,
    Sevgili Korhan gümüş’e ; akıl dolu görüşleri için teşekkürler.
    Meseleye ideolojik bakan bütün mimarlara teessüf ediyorum.
    İstanbul Mimarlar odasının bu tarz davranışlarını kabullenemiyorum.
    Doğrusu başarısız bir yönetim anlayışına sahip olduğumuzu ve bunu hak etmediğimizi düşünüyorum.
    Neden heyecanla, şevkle odamıza gidemeyiz? Neden orada, meslekdaşlarımızla tanışıp ,sohbet etmek ve mesleki bilgi alışverişlerinde bulunamayız? Ve daha bir sürü neden? Neden?
    offff …Mutsuzum……..
    Sevgi ve saygılarımla.
    Alaettin Demircioğlu

    Alaettin Demircioğlu | 9 Ekim 2013

  22. meslek odasına meslekdaşlarla tanışma saiki ile gitmek sanırım yarım asır önceki bir arzu idi..mesklek odasına şevkle gitmek de bence ;meslek yapma arzusunu ve mimarlık-kent üzerine muhalif görüşleri paylaşmak gerektiğinde aksiyon göstermek davranışını gene yarım önasır öncesinden yansıtan türden romantik ifadeler:-) ben meslek odasına meslek ile ilgili konularımda yarar ilişkisi gözeterek gitmeyi daha çağcıl buluyorum..bence resimde gördüğümüz o pestenkerane mekana gitmeyerek müessesenin kasabayı terketmesine vesile özne olmak en hayırlısı…

    salih şencan | 10 Ekim 2013

  23. 41. Dönem Çalışma Raporu

    Şube Başkanı Deniz İncedayı’nın Konuşması
    Değerli meslektaşlarım,
    Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, 41. çalışma döneminin sonuna gelmiş ve yeni bir çalışma dönemi hazırlıklarına girmiştir.
    …………
    10. Mekânsal Gelişim Çalışmaları
    ……………..
    Henüz tamamlanmamış projelerimiz de gerçekleşme aşamasındadır. Bunlardan birincisi, Koruma Kurulunca onayı tamamlanan üst katta yer alacak restoran ve binanın diğer cephesinde projelendirilen konferans salonudur. Söz konusu çalışmalar için hazırlıklar tamamlanmış, uygulama aşaması başlatılmıştır. Ayrıca, zemin katta yer alması planlanan kahve mekânı da meslektaşlar ve kentliler için bir iletişim noktası olarak düşünülmektedir. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, ayrıca gerek ulaşım açısından gerekse kültürel ve sanatsal etkinlikler açısından giderek gelişen Karaköy bölgesinde bir çekim noktası yaratabilmenin, mesleğin ve mesleki konuların topluma tanıtılması, meslektaşların buluşturulabilmesi, kurumlararası bir etkinlik mekânı yaratılabilmesi amaçlarıyla yararlı olacağı düşüncesiyle bu gelişmeleri desteklemektedir.

    arşiv 1 | 11 Ekim 2013

  24. Karaköy gittikçe baştan çıkarıcı bir hal aldı. Bu eski semtin bizi kendine büyük bir aşkla bağlama planı varsa Ferahfeza’yı bağrına basarak buna çok yaklaştığını söyleyebiliriz.

    Mimarlar Odası binasının terasını kendine mesken edinen Ferahfeza’yı dolduran yaz esintisinin peşinden terasa doğru ilerlediğinizde arkanızda Galata Kulesi, önünüzde liman ve Tarihi Yarımada, yanda Haliç’in tepeleri karşılıyor sizi. Ferahfeza’nın mimari tasarımı ve marka kimliği, yaratıcı ekip i-am’e ait. Buna Leb-i Derya’nın mutfak tecrübesi de eklenince sağlam bir proje çıkmış ortaya. Mekânın iç tasarımına pirinç, ahşap, bakır gibi malzemeler ile Karaköy’ün dokusuna işleyen ‘ustalık’ teması hakim.

    Restoran, bar ve lounge alanlarında duvarlardaki aynalar sayesinde İstanbul’un her iki cephesini de görmek mümkün. Yüksek tavanlar ve ortadaki açık mutfak da mekânı iyice ferahlatmış. Durum mekânın ismine ise şöyle sirayet ediyor: Leb-i Derya’nın ortaklarından Handan Özbek ile bir sohbette, tesadüf eseri mekâna isim arandığını duyan gazeteci-yazar Ece Temelkuran Ferahfeza’yı öneriyor ve bu isim içlerine bir hayli siniyor.
    http://www.timeoutistanbul.com/yemeicme/mekan/10163/Ferahfeza

    arşiv 2 | 11 Ekim 2013

  25. FerahFeza

    ‘i-am’ ekibi, İstanbul yeme-içme ve eğlence hayatının yeni merkezi Karaköy’de yeni bir projeye imza attı. Proje kapsamında, yeme-içme deneyiminin merkeze alındığı bir restoran-bar kurgusu yaratıldı.

    Sahip olduğu iki terasıyla kaotik kent yapısı ve İstanbul manzarasını aynı anda içinde barındıran mekanın adı FerahFeza. Tasarım da mekanın ismini yansıtacak şekilde kurgulandı. Karaköy’ün ruhuna ve içerideki yeme içme deneyimine eşlik etmek üzere sakin ve kalıcı öğelere odaklanıldı. Malzeme kullanımında ahşabın eski tekniklerle birleşimi, sıvama cam aydınlatmalar, pirinç gibi işlenebilen materyallerin mekan dokusuna uygulanması önceliklendirildi.

    ‘i-am’ Kurucu Direktörlerinden Emre Kuzlu projeyle ilgili şunları söyledi:

    “FerahFeza, ilk başladığımız günden itibaren bize heyecan veren bir projeydi. Bir yandan kentin yeni çekim merkezi Karaköy’de bir deneyim oluşturacak öte yandan bu deneyimi yeme-içme ve keyif algısıyla destekleyecektik. Mekanın ismini yansıtması; misafirlerini hem rahat hem de şık bir şekilde ağırlaması için tüm görsel ve mimari dili doğru konuşturmak önemliydi. Etkileyici lezzet deneyiminin yanında kentin ruhunu yansıtan ve kalıcı, yaşayan mekan kurgusuyla İstanbul’un akla gelen ilk restoran-barını kurgulamayı hedefledik.”

    i-am istanbul

    FerahFeza – Tasarım Dergisi, http://www.tasarimdergisi.com

    arşiv 3 | 11 Ekim 2013

  26. arşiv rumuzlu yazılardan anladığım şube başkanı İncedayı burayı ve alt kat kafeyi ticarileştirmeyi genel kurulda kabul ettirmiş demek istiyorsunuz… mimarlar genel kurulda bu ticari aktiviteyi onayladı manasında.
    anlamadığım, “ferah feza” koruma kurulundan da geçmiş üstelik. yukarıdaki yorumlarda bir arkadaş haklı olarak “bu koruma ve ek bina yapma” şartlarını madde madde odanın ilan ederek öğretici olacağını söylerken, inceden bir “kafa bulma” sezmiştim. ama ciddi ciddi kuruldan filan da geçtiyse bu “tasarım guide” ı mutlaka yayınlanmalıdır.

    cemil öztürk | 12 Ekim 2013

  27. Mimarlara mektup’un aralık ayı sayısında, şube sekreterinin yeni yıl mesajı karamsarlık ve kötümserlikle dolu. Yeni yıl mesajını niye şube yönetim kurulu başkanı değilde şube yönetim kurulu sekreteri veriyor. Oda anlaşılır değil.
    Bu kadar kötümserlik yerine, siz değerli üyelerimiz için yarınlara ümitle bakabileceğiniz, keyifli dakikalar geçirerek afiyetle akdeniz mutfağının lezzetlerini tadabileceğiniz, içerken bu odanın hali ne olacak diyebileceğiniz ferah feza bir mekanı hizmetinize hazır hale getirdik diyebilirdi.
    Ya da; sayın üyelerimiz kısılan gelirlerimizi rant projesi sayesinde dengeleme imkanını sağladık geleceğe güvenle bakabiliriz diyebilirdi.
    Gastronomi ve Gurme dünyasında mimarlar odasının üst katında hizmete giren ferah feza’nın çokça konuşulduğu görülüyor.
    Başta İstanbul şube üyeleri olmak üzere mimarların kendi mekanı olan bu yer için mimarlar odası yayınlarında ve haberlerinde tek bir satır yer almıyor. Acaba odanın savunduğu değerlerin aksine bir uygulamamı yapıldı.
    Galataport rüzgarı ile yelken mi şişiriliyor,
    Mimarların mekanı rant’a kurban mı gitti,
    Karaköy’ün soylulaştırılmasına bir katkıda mı bulunuldu,
    Bölgede insan ve trafik yoğunluğunu daha da arttırmaya sebep mi olundu,
    Kent suçlarına bir yenisi mi eklendi,
    AKM’nin üst katına yapılmasına karşı çıkılan restorantın burada yapılarak İstanbulluların mahrumiyetini bir parça telafi etme gayretimi?

    Odanın açık seçik üyelerine durumu açıklamaması; üyelerini zorla ne oluyor orada diye düşünmeye sevk ediyor. Şaia’nın bini bir para oluyor.

    arşiv 4 | 14 Aralık 2013

  28. ………
    Öncelikle belirtmek isteriz ki; Şube binamızın kaçak ya da ruhsatsız olması söz konusu değildir. Bu yönlü haberler tümüyle asılsız ve yalandır. Kaçak yapı; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapıya denir. Bu binanın iskan ruhsatı vardır ve ruhsattan sonra yapılan değişiklikler için ise tadilat projesi hazırlanmış ve belediyece onaylanmış projelerle başlanan tadilatlar devam etmektedir.

    Binanın çatı katındaki işletmenin ise Beyoğlu Belediyesinden 20.06.2016 tarihine kadar geçerli olan işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmaktadır.

    Basında Belediyece düzenlenen tutanağa yer verilerek, yalan haberler desteklenmeye çalışılmakta ise de;

    Tutanakta sanki fazladan inşaat alanı yaratıldığı izlenimine yol açan hususlar ölçüm hatalarından kaynaklanmaktadır. Kaldı ki böyle olduğu kabul edilse dahi yapı kullanma ruhsatı düzenlenen bir yapıyı bu ruhsata güvenerek satın alan Odanın bunda bir sorumluğu söz konusu değildir. Yeni ve fazladan inşaat alanı yaratmayan bir kısım imalatların ruhsat gerektirmediği, bir kısmının ise tadilat projesi ile ruhsata bağlanabilecek imalatlar olduğu halde usulüne uygun olmayan bir tutanak tanzim edilmiştir. Tutanağın basına servis edilmesiyle yalan haberlere altlık oluşturmak için düzenlendiği anlaşılmaktadır.

    Söz konusu tutanağa 03.07.2015 tarihinde itiraz etmiş bulunmaktayız. Düzeltilmemesi halinde ise hukuki girişimlerde bulunulacaktır.ALGI OPERASYONLARI İLE GERÇEKLERİN ÜZERİ ÖRTÜLEMEZ…
    Odamızın binasının ruhsatsız ve kaçak olduğu iddialarıyla algı operasyonu yapan bu kesimler her ne kadar bizleri hedef göstermek gayreti içinde ise de asıl amaçlarının yağma ve diktatörlük politikalarını sürdürmek olduğunu çok iyi biliyoruz.
    Saygılarımızla,
    …..
    TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
    TMMOB Mimarlar Odası

    arşiv 5

    Mimarlar Odası’nın kaçak çatısı uçtu
    18 Ağustos 2015 Salı 08:06
    Güncellenme Tarihi 18 Ağustos 2015 Salı 08:07
    Türkiye’nin en prestijli projelerine karşı çıkan Mimarlar Odası’nın, İstanbul Karaköy’deki kaçak merkez binasında yıkım başladı. Belediye ekiplerinin 34 bin lira ceza keserek 15 gün süre verdiği binada yönetim, kendi eliyle projeye aykırı bölümleri yıktı.

    Türkiye’nin 131 kamu projesine dava açarak durdurma çabasına giren ancak kendi merkez binası kaçak çıkan Mimarlar Odası’nda yıkım başladı. İstanbul Karaköy’deki Mimarlar Odası’nın en üst katında projeye aykırı olarak inşa edilen lüks restoran önceki gün projeye uygun hale getirilmek üzere yıkıldı. Yıkım çalışmalarının halen devam ettiği Mimarlar Odası’nın kaçak yapılanmasını STAR gündeme getirmişti. İskansız olduğu ortaya çıkan Mimarlar Odası’nın merkez binasının en üst katının kaçak olarak inşa edildiği ve Ferahfeza isimli bir lüks restorana işletmesi olmadığı halde kiraya verildiği tespit edilmişti.
    Kendileri yıktılar

    STAR’ın haberini ihbar kabul ederek harekete geçen Beyoğlu Belediyesi ekipleri, Mimarlar Odası’nda inceleme başlatarak rapor hazırlamıştı. Ardından encümen kararı ile imar projesine aykırı olarak yapılan birçok usulsüz işlemin düzeltilmesi adına Mimarlar Odasına geçen hafta tebligat yollanmıştı. Encümen ayrıca iskanı dahi olmayan binaya 34 bin lira ceza kesmiş ve 15 gün içinde binanın yeniden imara uygun hale getirilmesi için uyarı da bulunmuştu. Belediye ekiplerinden önce harekete geçen Mimarlar Odası yönetimi, Ferahfeza isimli restoranda yıkımı önceki gün başlattı. Çatı katında bulunan camekan bölümü söken yönetim, ayrıca restoranın da imara aykırı olarak yükseltilen ve dışarı çıkarılan bölümünü yıkarak yeniden projeye uygun hale getirmek için çalışma başlattı.

    İTİRAF BAŞKANDAN GELMİŞTİ

    Mimarlar Odası ortaya çıkan skandalın ardından bir basın toplantısı düzenlemiş, CHP ve HDP’li milletvekillerinin de destek için geldiği toplantıda binanın kaçak olduğunu itiraf etmişti. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkanı Sami Yılmaztürk, iskansız bina ve tadilat işlemleriyle ilgili “Yapılan işlemlerde bir takım oynamalar olmuş olabilir. Bu bizim sorumluluğumuzda” demişti. Oysa Yılmaztürk 1 Temmuz’da bir gazeteye yaptığı açıklamada “Projede imara aykırı hiçbir durum yoktur” demişti. Kaçağı örtmek için düzenlenen toplantıda CHP’li ve HDP’li vekillerin atkılımı da dikkat çekmişti.
    http://haber10.com/haber/639734/#.Vdt00vntlBc

    arşiv 6

    arş,v 5 | 24 Ağustos 2015

  29. Mimarlar Odası’nın kaçak çatısı uçtu
    18 Ağustos 2015 Salı 08:06
    Güncellenme Tarihi 18 Ağustos 2015 Salı 08:07
    Türkiye’nin en prestijli projelerine karşı çıkan Mimarlar Odası’nın, İstanbul Karaköy’deki kaçak merkez binasında yıkım başladı. Belediye ekiplerinin 34 bin lira ceza keserek 15 gün süre verdiği binada yönetim, kendi eliyle projeye aykırı bölümleri yıktı.

    Türkiye’nin 131 kamu projesine dava açarak durdurma çabasına giren ancak kendi merkez binası kaçak çıkan Mimarlar Odası’nda yıkım başladı. İstanbul Karaköy’deki Mimarlar Odası’nın en üst katında projeye aykırı olarak inşa edilen lüks restoran önceki gün projeye uygun hale getirilmek üzere yıkıldı. Yıkım çalışmalarının halen devam ettiği Mimarlar Odası’nın kaçak yapılanmasını STAR gündeme getirmişti. İskansız olduğu ortaya çıkan Mimarlar Odası’nın merkez binasının en üst katının kaçak olarak inşa edildiği ve Ferahfeza isimli bir lüks restorana işletmesi olmadığı halde kiraya verildiği tespit edilmişti.
    Kendileri yıktılar

    STAR’ın haberini ihbar kabul ederek harekete geçen Beyoğlu Belediyesi ekipleri, Mimarlar Odası’nda inceleme başlatarak rapor hazırlamıştı. Ardından encümen kararı ile imar projesine aykırı olarak yapılan birçok usulsüz işlemin düzeltilmesi adına Mimarlar Odasına geçen hafta tebligat yollanmıştı. Encümen ayrıca iskanı dahi olmayan binaya 34 bin lira ceza kesmiş ve 15 gün içinde binanın yeniden imara uygun hale getirilmesi için uyarı da bulunmuştu. Belediye ekiplerinden önce harekete geçen Mimarlar Odası yönetimi, Ferahfeza isimli restoranda yıkımı önceki gün başlattı. Çatı katında bulunan camekan bölümü söken yönetim, ayrıca restoranın da imara aykırı olarak yükseltilen ve dışarı çıkarılan bölümünü yıkarak yeniden projeye uygun hale getirmek için çalışma başlattı.

    İTİRAF BAŞKANDAN GELMİŞTİ

    Mimarlar Odası ortaya çıkan skandalın ardından bir basın toplantısı düzenlemiş, CHP ve HDP’li milletvekillerinin de destek için geldiği toplantıda binanın kaçak olduğunu itiraf etmişti. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Başkanı Sami Yılmaztürk, iskansız bina ve tadilat işlemleriyle ilgili “Yapılan işlemlerde bir takım oynamalar olmuş olabilir. Bu bizim sorumluluğumuzda” demişti. Oysa Yılmaztürk 1 Temmuz’da bir gazeteye yaptığı açıklamada “Projede imara aykırı hiçbir durum yoktur” demişti. Kaçağı örtmek için düzenlenen toplantıda CHP’li ve HDP’li vekillerin atkılımı da dikkat çekmişti.
    http://haber10.com/haber/639734/#.Vdt00vntlBc

    arşiv 5 | 24 Ağustos 2015

  30. Öncelikle belirtmek isteriz ki; Şube binamızın kaçak ya da ruhsatsız olması söz konusu değildir. Bu yönlü haberler tümüyle asılsız ve yalandır. Kaçak yapı; ruhsat alınmadan veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapıya denir. Bu binanın iskan ruhsatı vardır ve ruhsattan sonra yapılan değişiklikler için ise tadilat projesi hazırlanmış ve belediyece onaylanmış projelerle başlanan tadilatlar devam etmektedir.

    Binanın çatı katındaki işletmenin ise Beyoğlu Belediyesinden 20.06.2016 tarihine kadar geçerli olan işyeri açma ve çalışma ruhsatı bulunmaktadır.

    Basında Belediyece düzenlenen tutanağa yer verilerek, yalan haberler desteklenmeye çalışılmakta ise de;

    Tutanakta sanki fazladan inşaat alanı yaratıldığı izlenimine yol açan hususlar ölçüm hatalarından kaynaklanmaktadır. Kaldı ki böyle olduğu kabul edilse dahi yapı kullanma ruhsatı düzenlenen bir yapıyı bu ruhsata güvenerek satın alan Odanın bunda bir sorumluğu söz konusu değildir. Yeni ve fazladan inşaat alanı yaratmayan bir kısım imalatların ruhsat gerektirmediği, bir kısmının ise tadilat projesi ile ruhsata bağlanabilecek imalatlar olduğu halde usulüne uygun olmayan bir tutanak tanzim edilmiştir. Tutanağın basına servis edilmesiyle yalan haberlere altlık oluşturmak için düzenlendiği anlaşılmaktadır.

    Söz konusu tutanağa 03.07.2015 tarihinde itiraz etmiş bulunmaktayız. Düzeltilmemesi halinde ise hukuki girişimlerde bulunulacaktır.

    Saygılarımızla,

    TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
    TMMOB Mimarlar Odası

    arşiv 6 | 24 Ağustos 2015

  31. Mimarlar Odası’nın Kaçak Binası Yıkılacak
    Beyoğlu Belediyesi, Mimarlar Odası’nın İstanbul Karaköy’deki binasıyla ilgili geçen ay yaptığı incelemeden sonra yıkım kararı verdi.

    Beyoğlu Belediyesi, Mimarlar Odası’nın İstanbul Karaköy’deki binasıyla ilgili geçen ay yaptığı incelemenin ardından dün de encümenden yıkım kararı aldı. Belediyenin teknik elemanlarının yaptığı çalışmadan sonra tutanakları yayıylamıştı. Hukuki açıdan bir sorun olmasın diye, belediyenin hukuk müşavirliğine de inceletilen dosyayla ilgili encümen dün yaptığı toplantıda, ‘Tutanakla belirtilen ruhsata aykırı yerlerin kaldırılmasına’ kararı verdi. Encümende alınan karar önümüzdeki hafta imza süreçlerinin tamamlanmasından sonra Mimarlar Odası’na tebliğ edilecek. 15 günlük süre içerisinde oda, söz konusu kaçak bölümleri kendi yıkmaz ise belediye devreye girecek ve yıkımı gerçekleştirecek. Belediye ekiplerinin yerinde yaptığı incelemede, binada sadece 30 santim kaçak bulunduğunu iddia eden Mimarlar Odası’nın yalanını ortaya koydu. İddianın aksine terasın tamamen kaçak olduğu çıktı. Binada kurul onaylı mimari tadilata aykırı olarak çatı yapılması gereken yerin terasa dönüştürüldüğü, projedeki terasın büyütülerek restoran olarak kullanıldığı tespit edildi. Belediye ekipleri tarafından zabıt tutulan bina ile ilgili başlatılan yasal süreç dün karara bağlandı.
    TERAS VE MAHYA KAÇAK
    Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı ekipler, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin Karaköy Kemankeş Caddesi’nde bulunan binasında incelemelerde bulundu. Binada yapılan incelemelerde tespit edilen çeşitli uygunsuzluklar, yer işgalleri tutanağa geçirildi. Yapılan incelemelerde binanın Kemankeş Caddesi’ne bakan cephesinde mahya kotunun onaylı projeden 50 santimetre daha yüksek yapıldığı, terasın büyütülerek, üzerinin açılır – kapanır sistemle kapatıldığı ortaya çıktı. Mumhane Caddesi tarafında ise çatı arasının yapılmayıp bu bölümün terasa dönüştürüldüğü ve üst katta 30 metrekare alanlı teras yapıldığı belirlendi. Bunun yanı sıra ikinci merdivenkovasının artı 18.50 kotundan artı 24.50 kotuna yükseltildiği tespit edildi. Merdiven kulesinin üstüne bir kat yüksekliğinde klima konulduğu; bina cephelerinde projesine aykırı olarak pencere düzeninin değiştirildiği saptanmıştı.
    BELEDİYE: İSKAN VERİLMEDİ
    Beyoğlu Belediyesi tutanak tuttuktan sonra yaptığı açıklamada şu görüşlere yer vermişti: “Bina, 15 Haziran 2001 tarihinde dükkân ve büro olarak iskan almış bir yapıydı. Daha sonra Mimarlar Odası’nın talebi üzerine tadilat projesi Anıtlar Kurulu’na sevk edilmiş 8 Ekim 2009 tarihli, 2960 sayılı kurul kararı ile proje onaylanmıştır. Mevcut iskanlı binaya kurul kararına istinaden 5 Temmuz 2010 tarihinde tadilat ruhsatı verilmiştir. Ancak Mimarlar Odası, tadilat ruhsatı aldıktan sonra projeye aykırı uygulama yapmasından dolayı binaya iskan alamamıştır. Sonuç olarak incelemelerde imara aykırı uygulamalar tespit edilerek yapı tatil tutanağı tutulup ilgili kuruma tebliğ edilmiştir…”

    Gazetelerden | 25 Ağustos 2015

  32. Benim merak ettiğim, nasıl oluyor da on küsur trilyona bu bina alınıyor, aynı tarihte benzerleri neredeyse yarı fiyatına satılırken? Nasıl oluyor da üç küsür trilyon iç dekorasyonuna harcanabiliyor? Bir çok imalatı sponsor imalatı olduğu halde? ve nasıl oluyor da o güne kadar yoksul çiftçi çocuğu olanlar birden bire miras kalmış zengin çiftçi çocuğu oluyorlar? Kaçak konusu tuz biber.

    Anonim | 25 Ağustos 2015

  33. belediye oda savaşında “yasal” problem yakalayan ve odayı açmaza alan belediye, beyoğlunda artık rayiç bedelleri bilinen ve zabıta- imar işiyle “ilgili” başkan yardımcısı onayıyla yapılan binlerce kaçak ve ilavenin intikamını alıyor. sen misin bizim işlerimize taş koyan misali olarak. paçalarından akan kirliliklerine rağmen şimdi “kaçak yapı” yıkıyorlar görüntüsüyle rövanş alan belediye var görüntüde. ancak onlara bu imkanı veren oda yönetimi de, burayı özelleştirme mantığından başlayarak kiralama, kiracıya fazladan alan yaptırma gibi konular dahil hesap vermelidir.

    hayri küçükel | 25 Ağustos 2015

  34. “International Architecture Awards 2015” Ödülü ‘İzmir Mimarlık Merkezi’ne Verildi

    İzmir Mimarlık Merkezi önemli bir ödül aldı. İzmir kentinin tarihi dokusu içindeki anlamlı bir yapının, mimarlık ve kültür merkezine dönüştürülerek kente ve mimarlık ortamına sunulduğu bir yapı, eski Tekel deposu şimdinin Mimarlar Odası İzmir Şubesi / İzmir Mimarlık Merkezi binası uluslararası ödüle layık görüldü.

    Avrupa Mimarlık, Sanat, Tasarım ve Kentsel Araştırmalar Merkezi (The European Centre for Architecture, Art Design and Urban Studies) tarafından düzenlenen “Uluslararası Mimarlık Ödülleri (International Architecture Awards 2015)” en prestijli ve seçkin yapı ödülleri programı yeni ve üstün tasarımları onurlandırıyor. Bu yıl ki program iki kuruluş tarafından organize edildi. Rekor sayıda başvuru oldu. 2015 jüri toplantısı Münih’te BMW merkez binasında yapıldı, 22 ülkeden 60 proje seçildi.

    Kasım ayında Avrupa Mimarlık, Sanat, Tasarım ve Kentsel Araştırmalar Merkezi ve Chicago Athenaeum Mimarlık ve Tasarım Müzesi (The Chicago Athenaeum Museum) tarafından, Chicago’da yapılacak “Kent ve Dünya” temalı Mimarlık Bienali’nde sergilenecek ve ödüller törenle verilecek.
    http://www.izmimod.org.tr/v2/haberler/612-international-architecture-awards-2015-odulu-izmir-mimarlik-merkezine-verildi

    Sergi Chicago’dan sonra Atina’da ve Avrupa kentlerinde sergilenecek.

    Bu prestijli ödülün değerlendirmeleri: •Claudia Donà, Gazeteci, Milano, Italya,

    •Thomas Herzog, Mimar, Münih, Almanya, •Oliver Herwig, Mimar, Münih, Almanya, •Olga Ritter, Münih, Almanya, •Hannes Ziesler, BMW AG., Münih, Almanya , •Maximilian Danner, BMW AG., Münih, Almanya gibi dünyanın ünlü isimlerinden oluşan jüri tarafından yapıldı.

    Ödül verilen projelerde kurumları ve toplumu pozitif etkilemesi, toplulukları pekiştirmesi, sürdürülebilir, esnek, nadir olması özellikleri arandı.

    Bu mutluluğu ve başarıyı sizlerle paylaşıyor, destek ve katkılarınız için teşekkür ediyoruz.

    Mimarlar Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu

    arşiv 7 | 26 Ağustos 2015

  35. Yıkanlar ve yapanlar.

    Laf üretenler ile eser üretenler arasındaki fark.

    Üyesinden değil siyasi parti yöneticilerinden destek bekleyerek güçlü görünmeye çalışırken kendi yıkan şube;
    Eser üreterek, başarıyla güçlenen bir şube.

    içi kan ağlayan İst şb üyesi | 26 Ağustos 2015

  36. Ferah Feza ne oldu şimdi? Beyoğlu belediyesinin AKP li başkanı ve yandaş medyası “kaçak bina ve eklenti” diye saldırı düzenleyince doğal olarak, gerici cepheden gelen saldırıya konum alındı. Savunmaya geçildi. Ama bir oda binasına yapılanların “mimarlara yakışması” konusu giderilemedi.

    Dolunay Küçükağaoğlu | 5 Mart 2019


Yorum yazmak için


  Avustralya’nın Melbourne kentindeki Penleigh ve Essendon Gramer Okulu’ndaki (PEGS) Müzik Merkezi, McBride Charles Ryan’ın (MCR) PEGS Kampüsleri genelindeki bir dizi girişiminin bir parçasıdır. 

Copyright © 2024 All Rights Reserved | Mimdap.org