Ana Sayfa Bağlantılar Biz Kimiz İletişim Mimar İş İlanları
ANA SAYFA
   Deniz Feneri
10 Mart 2024
LightHouse eşsiz bir bölgedeki yamaçta yer almaktadır: Ha Long şehrinin merkezinde 5 yollu kavşak. Evin iki açık köşesinden denizin net manzarası var.

»


Константин Степанович Мельников ) (3 Ağustos 1890, Moskova – 28 Kasım 1974, id.) Rus mimar ve 20. yüzyılın Konstrüktivizmin en büyük figürüydü . »


Tasarım: UN Studio

Echo, üniversitenin çeşitli öğretim yöntemlerine ve öğrenme tercihlerine uyum sağlayacak şekilde tasarlanmış çeşitli öğretim alanlarıyla donatılmış, yenilikçi, enerji üreten bir fakülteler arası bina olarak duruyor. TU Delft’te sürdürülebilirliğin zirvesi olan Echo, üniversitenin 2030 yılına kadar tamamen sürdürülebilir bir kampüse ulaşma hedefini ilerletmede çok önemli. »


The International Union of Architects ve UN-Habitat işbirliğinde düzenlenen UIA 2030 Award ikinci dönem başvuruları için son tarih 12 Nisan 2024. »


Ahşap Binalar Sürdürülebilir Bir Bina Seçimi mi? »


Meksika’daki Otis Kasırgası sonrasında mimarlar ve planlamacılar Acapulco’nun kentsel dokusunu ve disiplinlerinin rolünü tartışıyor…

Yazan: María José Gutiérrez Chavez  »


   Concon Otel
17 Ekim 2023

Tasarım: ARB Architecture

Bir yıldan fazla bir süredir faaliyette olmasına rağmen, bir mini ev için Concon House, eski Hanoi’nin merkezindeki küçük bir arsadan yükselen, hala sadece bir mimarlık öğrencisinin hayali olduğu izlenimini veriyor. »


   Etkinlik Merkezi Satama
22 Eylül 2023

Tasarım ALA Architects

Yakın zamanda açılışı yapılan Etkinlik Merkezi Satama, Kotka’nın liman bölgesinin tarihi merkezi olan Kantasatama’da kendine yer buldu. On beş yıldır limanın demirbaşı olan etkileyici Denizcilik Merkezi Vellamo’ya sadece bir taş atımı uzaklıkta yer alan bu yenilikçi etkinlik merkezi, yeni bir çağa öncülük etmeye hazırlanıyor. Tesislerini, Güneydoğu Finlandiya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nin merakla beklenen, şu anda şekillenmekte olan yeni kampüs binası ve yakında açılacak bir otelle paylaşıyor. »


Muteber’i biz Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nde tanıdık. Muteber Hanım’ın çokça sakin kişiliği, sessiz duruşunun arkasında bir derya vardır. »


Yazar: Lizzie Crook

Tadao Ando Güney Kore müzesine somut meditasyon alanı ilave etti… »


   ÜÇGEN EV…
3 Temmuz 2023

Tasarım: Tobin Smith Architect

Teksas stüdyosu Tobin Smith Architect, kireçtaşı ve sıva kaplı bir “dizi kalkan” olarak öngörülen bir doğa koruma alanına bakan düzensiz bir site için bir ev tamamladı. »


Marmaray projesi sırasında keşfedilen ve dünyanın en büyük antik gemi koleksiyonu olarak kabul edilen Yenikapı batıklarının konservasyon sürecinde arkeolojik duraklama yaşanıyor. Projenin başkanlığını yürüten Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, müze ya da bir depo kurulamadığı için arkeolojik çalışmaların durakladığını belirterek “Eserlerin korunabilmesi adına müzenin muhakkak kurulması gerekiyor” diye konuştu.

Milattan önce 5 ila 10’uncu yüzyıllara tarihlenen Theodosius Limanı ve içinde barındırdığı 37 batığın dünyanın en büyük Orta Çağ gemi repertuvarı olduğunu ifade eden İstanbul Üniversitesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ufuk Kocabaş, binlerce arkeolojik eserin müze beklediğini söyledi.

Prof. Dr. Kocabaş, “İstanbul’da su altı arkeolojisi açısından müthiş bir potansiyel var. İstanbul, dünyanın en büyük Orta Çağ batık gemi repertuvarına sahip. Bu koleksiyon henüz bir müzede sergilenmiyor. Ancak artık bunun vakti geldi. Yenikapı batıklarındaki eserlerin sergileneceği bir müze milyonlarca turisti İstanbul’a çekecektir ve bu mirasın gözler önüne çıkmasını sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

“2015’TEN BU YANA MÜZE PROJESİNİN HAYATA GEÇİRİLMESİNİ BEKLİYORUZ”

İstanbul’un dünya başkenti olduğu 2010 yılında Yenikapı Marmaray ve metro istasyonlarının olduğu bölgede müze kurulmasına yönelik bir proje belirlendiğini hatırlatan Kocabaş, “Dönemin Belediye Başkanı Kadir Topbaş, müze istasyon projesi için uluslararası bir yarışma düzenlemişti. Bu yarışmada çeşitli projeler sunuldu ve sonucunda Yenikapı’da Marmaray ve metro istasyonlarının olduğu bölgede müze kurulması için bir proje seçilmişti. Kurul süreçleri tamamlandıktan sonra 2015’te bunun hayata geçirilmesine yönelik ihaleler yapılacaktı. Ama o günden bugüne maalesef bir müze kurulamadı. Şu anda da böyle bir hazırlık olduğuna şahit değilim. On binlerce İstanbullu aslında tarihi bir dokunun içinde her gün yolculuk yapıyor” dedi.

“9 YIL SÜREN KAZI OLMAZ, YENİKAPI’DA KAZILAR 9 YIL DEVAM ETTİ”

Yenikapı’daki çalışmaların bir kurtarma kazısı olduğunu ve kurtarma kazılarının normalde 1-2 yıl sürdüğünü söyleyen Kocabaş şu bilgileri paylaştı:

“Arkeoloji biliminde Efes, Troya gibi yüz yılı aşkın süredir devam eden sistematik kazılar vardır. Bir de mecburiyetten dolayı yapılan kurtarma kazıları vardır. İkisinin dinamiği birbirinden farklıdır. Yenikapı da bir kurtarma kazısıydı. İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından metro ve Marmaray projelerinin yapılacağı alanda gerçekleştirildi. Kurtarma kazıları çok hızlıdır, 1-2 yıl boyunca devam eder. 9 yıl süren bir kurtarma kazısı olmaz. Yenikapı’da kazılar 9 yıl devam etti ve bu anlamda sistematik bir kazı olarak gerçekleştirildi. Yenikapı’da batıklardan sorumlu bir bilim insanı olarak o dönemde yapmak isteyip de yapamadığım hiçbir şey olmadı. 2013 yılında biten kazı çalışmaları sonrası 10 yıldır süren bir konservasyon süreci var.”

Fotoğraf: DHA

“BATIK SAYISI ÇOK FAZLA”

Batık sayısının çok fazla olması sebebiyle eserlerin konservasyon sürecinin uzun bir prosedür gerektirdiğini sözlerine ekleyen Kocabaş, “Batıklarda çok sayıda suya doymuş ahşap bulunuyor. Bunlar suyu dokularına çekmiş ve bozulmuş durumdalar. Bu süreçte kimyasal maddelerin bu eserler içine yavaş yavaş emdirilmesi gerekiyor. Eserleri kurutabilmek için de ileri teknolojik cihazlar kullanıyoruz. Batık sayısı çok fazla olduğu ve uzun bir prosedür olduğu için bu işlemler devam ediyor. Ama bizim önümüzü müze projesinin hayata geçirilmesi açacak. Bir müze veya çok iyi bir depo kurulmadığı için yeni batıklara geçemiyoruz. Bu anlamda iş akışımızda bir kırılma var. Eserlerin korunabilmesi adına müzenin muhakkak kurulması gerekiyor” diye konuştu.

“AMFORALARI ALINMAMIŞ BATIK BULMAK NEREDEYSE İMKÂNSIZ”

Karada yaşanan arkeolojik talanın su altında da devam ettiğini ifade eden Kocabaş, şöyle konuştu:

“Özellikle Akdeniz gibi sığ derinliklerde ellenmemiş, soyulmamış, üzerinden amforaları alınmamış batık bulmak neredeyse imkânsız. Karadaki define avcılığının devamı su altında da devam ediyor. İnsanlar buldukları arkeolojik kalıntıları kendi becerilerinin bir hediyesi olarak değerlendiriyor. Bu eserler insanların evlerinde, otel lobilerinde sergilendi. Dalışa yasak bölgeler ilan edilerek bu eserler korunmaya çalışılıyor. Ama bu tür yasakların define avcılarını engellemediğini de biliyoruz. Onun için daha başka çözümler bulmak gerekiyor. Özellikle sportif dalgıçlara bu kültür mirasının yerinden alınmaması gerektiğini anlatabilmemiz gerekiyor. Çünkü bir batığın günümüzle kuracağı son kanıtlar amforalardır. Genellikle amforaların altında atıklar olur. Bu nedenle amforalar toplandığı zaman o batıkları tekrar bulmak mümkün olmayabilir. Bu anlamda sadece yasaklamak yetmiyor. Bir eğitim kampanyası başlatmak gerekli diye düşünüyorum. Dalış merkezlerine çeşitli sorumluluklar vererek insanları uzak tutmak yerine bilfiil bu işin içinde yer alarak katılımlarını sağlamak gerekiyor.”

“DÜNYADAKİ İLK BİLİMSEL SU ALTI ARKEOLOJİ KAZISI ANADOLU KIYILARINDA GERÇEKLEŞTİ”

Anadolu coğrafyasında su altı yüzey araştırmalarının 1960’larda başladığını belirten Kocabaş, “Dünyadaki ilk bilimsel su altı arkeoloji kazısı Anadolu kıyılarında gerçekleştirildi. Su altı arkeolojisinin babası olarak isimlendirilen ve geçtiğimiz yılarda kaybettiğimiz Amerikalı arkeolog Prof. Dr. George Bass tarafından 1960’larda Gelidonya Batığı’nın kazısıyla başladı. Bu bilimsel çalışmalar günümüze kadar devam etti. Hatta bu anlamda dünyanın en büyük batık gemi repertuvarını bize sunan Yenikapı batıkları, zincirin son halkasını oluşturuyor. 1960’larda kültür mirasının bulunmasına yönelik başlayan su altı yüzey araştırmaları ve kazıları günümüzde de aktif bir şekilde devam ediyor. Bulunan bütün batıklar ulusal veri tabanında kayıt altına alınıyor. Araştırma yapılmayan yerler eskiden dalışa yasak bölgelerdi ve sportif dalışlara yasaktı. Ama bu araştırmalar tamamlandıkça ve kültür envanteri çıkarıldıkça bu bölgeler de peyderpey dalış turizmine açılıyor” dedi.

“TÜRKİYE’DE SU ALTI ARKEOLOJİK KAZILARI ARTACAK”

Önümüzdeki yıllarda su altı arkeolojik kazılarının artacağını ve envanterin genişleyeceğini de sözlerine ekleyen Kocabaş, “Bizim koruma mevzuatımız arkeolojik anlamda değerli olan batık gemilere ve tarihi batıklara dalışa müsait değildi. Ancak son yıllarda çıkan yeni yasalarla bu batıkların gezilebilir hale getirilmesi hedefleniyor. Mesela bunlardan bir tanesi Çanakkale’de yer alan 1’inci Dünya Savaşı’ndan kalma tarihi Gelibolu Batıkları dalış turizmine açıldı. Yakında arkeolojik batıklara bu tür sportif dalışların belli kurallar çerçevesinde yapıldığını daha sık duyacağız” şeklinde konuştu.

 

Kaynak: Birgün


Eleanor Joliffe, mimarlık geliştikçe, bir zamanlar mesleğin özünde yer alan inşaat ve mühendislik anlayışından koptuğunu yazıyor.

»


Depremin yıkıcılığına da tam olarak böyle bakmak gerekir; depremin yıkıcılığını belirleyen şey onun şiddeti ya da büyüklüğü değildir esas olarak; Türkiye’deki sermaye birikim süreçleri ve o süreçler adına yapılanlardır. »


Editör: Surabhi Patil

Zadar’ın tarihi merkezinde yer alan Providur’s Palace, daha önce yenilenmiş Rektörün sarayını içeren bir mimari kompleksin en son yenilenmiş halidir. Iva Letilovic ve Igor Pedisic tarafından tasarlanan iki saray, birlikte kentte yeni bir sanat ve kültür kurumu oluşturuyor. »


WordPress › Hata